Ender GÖKMEN

Sen De Karbona Ayak Basanlardan Mısın?

Sen De Karbona Ayak Basanlardan Mısın?

 

 

Karbon ayak izi, en genel tanımıyla her bir bireyin insansal faaliyetleri sonucu doğada meydana getirdiği karbondioksit miktarıdır. Karbon ayak izimiz, doğrudan yaşadığımız dünyaya, doğal hayata, çevremize; geri dönülmez ve ekstra bir çaba sarf etmeden telafi edilemez zararlar veriyor.

 

Oluşturduğumuz karbon ayak izlerinin doğal yaşamda bulduğu somut karşılığı, küresel ısınma kaynaklı iklim değişikliği ve bunlara bağlı olarak doğal yaşamın yok olması olarak tanımlayabiliriz. Fosil yakıtların, özellikle kömürün kullanımında meydana gelen artışın, temel oksijen kaynağı olan ormanların gün geçtikçe azalmasının, hızlı nüfus artışı ve nüfus artışına paralel olarak tüketim hızının had safhaya gelmesinin ve daha birçok unsurun bir araya gelmesi; karbon ayak izimizin gün geçtikçe daha da büyümesine sebep olmaktadır. Her geçen gün artış gösteren karbon ayak izi miktarının, yapılan işin niteliğine göre değişkenlik göstermekle birlikte, en çok kurumlar tarafından üretildiğini söylemek mümkün. Özellikle enerji ve akaryakıt temelli çalışan kurumların neden olduğu karbondioksit oluşumu, çok ciddi boyutlara ulaşabiliyor. Kimi kurumların bir günlük rutini, binlerce insanın yıllarca ürettiği karbondioksit düzeyinde karbon ayak izi miktarına eşit olabiliyor. Güneşin doğrudan etkisi ve dünyanın hareketleri gibi doğal nedenlerden bağımsız olarak, küresel ısınma ve buna bağlı olarak meydana gelen iklim değişikliğinin temel nedeninin, “insan temelli faaliyetler” olduğunu net bir biçimde söylemek mümkün. Özellikle son yıllarda teknolojinin de hızla gelişmesiyle birlikte kullanılan yakıt ve enerji miktarındaki artışa bağlı olarak sürekli artan karbon dioksit ve sera gazı oranı, evreni ciddi biçimde tehdit ediyor.

 

40 yılı aşkın bir süreden bu yana insanın doğal kaynaklara yönelik talebi, dünyanın yerine koyabileceği miktarın üzerinde. Günümüzde, ekolojik olarak sürdürülebilir kalkınmayı devamlı kılabilmek ve ekolojik hizmetlerden bugünkü düzeyde yararlanabilmemiz adına, iklim değişikliğine dair uyum politikaları geliştirmek zorundayız. Çünkü dünyamız bizim için bir üretirken, biz bu üretimin 1,5 katı tüketmekteyiz. Bu duruma bir çözüm bulmak adına ilk söyleyeceğim şey, bozuk orman alanlarını bir an önce düzeltme çalışmalarına başlamalı ve ormanı kaynak olarak görmekten vazgeçerek, bir varlık olduğu gerçeğine dönmeliyiz. Kısacası, atmosferimize ormanlarla okyanusların tutabileceğinden daha fazla karbon salarak, varlığımızı sürdürülebilir kılmamız mümkün gözükmemektedir.

 

 

 

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu