Taraf olmamak, hedef koymamak, hayata doymamak demektir. Her canlının beyinsel veya bedensel bir tarafı vardır. TARAF olmak belli bir kulvarda sağlam adımlarla endişesiz yürümeye benzer. TARAF olmamak belli bir şeridi, belli bir hedefi bırakıp, açık arazide meçhule doğru düşe kalka yürüme gibidir.
Ülke yönetimine talip olan, siyasi oluşumların da, kendi TARAFI ve toplum içinde taraftarları olması gerekir. Her siyasi oluşum, kendi TARAFINI ve kendi kulvarını iyi tespit edip, taraftarlarını samimiyetle kucaklamalıdır. Bu siyasi oluşumlar ülke yönetimine talip olur iken, şahsi çıkarlardan ziyade, ülke menfaatleri ön planda tutmalılar. Önceliği şahsi çıkarlar doğrultusunda kullanan siyasi oluşumlar, toplum vicdanında kabul görmemektedir. Toplum tarafından kabul görmeyen her kuruluşun akıbeti berbat olur. Düşüncesi, rengi, dini, ırkı, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun, yaşı ve tahsili hangi seviyede bulunursa bulunsun, siyaseti çıkar için kullananların devamlı karşısında durmak, hakkın ve haklının yanında TARAF olmaktır. Bir taraf kırgın, öbür taraf dargın, bizim taraf sargın diye düşünülmemelidir. Ahlaklı ve dürüst siyaseti benimseyenlerin tarafı, devamlı yürürlülükte kalır. Çıkarcılar muhakkak tökezleyip aksayarak yıkılmaya mahkûm olurlar. Tarih boyu bu gelişim böyle olageldi. Nemrut’un icraatlarından ibretlik bir olay. Nemrut harabeleri ve İbrahim’in yakılmak istendiği Urfa balıklı göl civarı. Ateş harlanmış, mancalıklar kurulmuş, NEMRUT koltuğuna oturmuş yanan alevleri seyrediyor. Nemrut taraftarları çılgın ve yılgın, İbrahim taraftarları sessiz, kimsesiz ve temiz duygularla hareket ediyor.
Önce Allahın, akabinde hakkın, hukukun, ahlakın varlığını savunup kula kulluk yapmanın karşısına dikilen İbrahim Peygamberi, nemrut yakmaya karar veriyor. Bütün canlıların odun taşımasını emreden Nemrut, kin öfke, saldırı ve İbrahim taraftarlarını yakıp yıkma derdinde. İbrahim’in yakılmasına yardımcı olmayan her canlıya da saldırıyor. Her canlı odun taşıyor. Katır, odun taşır iken arada bir gizlice, kendine de odun saklıyor. Bu günkü çıkarcı ve makamcılar gibi. İbrahim’in yakılmasını istemeyenler de var amma korkudan ses çıkaramıyor ve sessizce iş yapıyor. İbrahim’e yardım etmek isteyenlerden biri de KARINCA. Debelenerek, koşturarak ve telaşla yanan ateşe doğru koşarken, Cebrail soruyor.
KARINCA kardeş nedir bu telaşın?
İbrahim’i Nemrut yakacakmış. Ona su götürüyorum.
Hani götürdüğün su nerede?
İşte iki gagamın arasında.
Bu götürdüğün bir damla suyun, gökyüzüne yükselen o koca alevlere ne faydası olur ki?
Karıncanın verdiği cevap enteresandır.
Ben İbrahim gibi HAK’KI savunan birinin yakılamayacağını gayet iyi biliyorum. Benim derdim alevleri söndürmek değil, TARAF olduğumu bildirmek. Ben İbrahim’den TARAFIM. Zira odunlar bitince, alevlerde bitecek. Benim gibi emekli olup hala topluma karıca misali bazı bilgileri sunmak, bir insanlık görevidir diye düşünüp, yazmaya ve taraf olmaya devam diyorum.
HAKKIN, haklının, edebin, ahlakın, inancın tarafında mücadele veren tüm kişilerin karınca gibi sessiz çalışmakta olduğunu idrak edelim. Bu sessiz necip millet, saldırıya, gazaba, azaba, yıkmaya, yakmaya ve iftiraya karşı olup, HAK’TAN yanadır ve TARAFTIR. Taraf olmak kabahat değil bir haktır. Yalnız tarafını kazandırabilmek için, başka taraflara insafsızca saldırmak ve iftira ile karalamak ayıp oluyor dostlarım. Hele hele, her tarafta görünüp menfaat ve çıkar peşinde koşmak ayıptan da öte ihanet olmuyor mu? Sadece kazanabilmek için ülkeyi yangın yerine çevirmek isteyen kin dolu duygularla, her tarafa nifak tohumları atmak isteyenlere ithaf olunur. Hoşça kalın.