GündemKöşe Yazıları

TOROSLARIN YAMACINA KURULMUŞ GİZEMLİ KENT SAGALASSOS

Sagalassosluların en onurlu kent dedikleri, Romalıların dostu ve müttefiki olan ilk Pisidia kenti Sagalassos Toros dağlarının 1700 metre yüksekliğine kurulmuş muhteşem bir antik kent.

Eşimle birlikte antik kentleri gezmek en büyük keyfimiz. Ama Burdur’da bu derece gizemli bir antik kent yerleşimi bulabileceğimizi hiç düşünmemiştim. İnternetten gezi öncesi bir araştırma yapmasam böyle bir yerin varlığından bile haberim olmayacaktı. Peki ya siz? Sagalassos Antik Kentinden haberdar mısınız? Yapılan kazı sonuçları daha yeni yeni ortaya çıkmaya çalışan bu antik kent Burdur’un Ağlasun ilçesine 7 km uzaklıkta Toros dağlarının yükseklerinde bir yere kurulmuş. Daha Ağlasun’dan dağın eteklerine çıkmaya başladığınızda göreceğiniz eşsiz doğa manzarası ile bu kentin yolları sizi etkisi altına alacak. İyi de bu kenti kimler neden taaaa ulaşılması bu derece zor Torosun tepelerine kurmuş? Sizler için kısa bir araştırma yaptım.

Öncelikle kentin ilk kurulumu M.Ö 10.000 yıllarına dayanıyor. Kentin şehirleşmeye geçişi ise M.Ö 400. yüzyılda Hititlerin bir kolu olan Luvilerle başlıyor. Sırasıyla şehir yönetim değiştirerek Frigler,Lidyalılar, Persler,Romalılar ve Selçuklulara kadar geliyor. Tabi şehirde her dönemde her devletten bir kültür mirası şehirde kalıyor. Bu yüzden çok fazla kültürü bünyesinde barındıran çok büyük bir kent Sagalassos.

Peki neden bu kadar yüksekte kurulmuş? Bunun birçok sebebi var. Bunlardan birisi güvenlik kaygısı, bir diğeri ise suyun bolluğu. Yer katmanlarının özelliği sayesinde, bölgede düzinelerce pınar bulunuyor. Geçirgen kireçtaşı kayaçlardan sızan su, alttaki kil tabakalarına rastlayınca, yamaçlardaki çatlaklardan çağlayan pınarlara dönüşüyormuş. Aynı zamanda bu yamaçlar insanlara, yüksek kaliteli seramik kap kacak ve tuğla yapmaya uygun kil ve metal eşya üretmek için maden cevheri de sunmuş. Antik çağlarda civardaki vadiler bugün olduğundan daha da verimliymiş. Bir başka etken de, kentin tarihinin en parlak zamanı olan Roma İmparatorluk Dönemi’nde, Sagalassos’un, Anadolu’nun yol ağına bağlanmış olmasıymış. Bu sayede kent hem Anadolu’nun içlerine, hem de Ege ve Akdeniz limanlarına kolaylıkla ulaşabiliyormuş.

Sagalassos’un olduğu bölge olan Ağlasun ilçesi “Yemyeşil bir denizden oluşan cennet” olarak tanımlanacak olursa, bu kent çokta doğru bir yere kurulmuş olmalı. Bölgedeki tarım arazilerinin ve su havzalarının bolluğu adeta tarımsal zenginliği tanımlıyor. Bu kentin çok duyulmamasının kazılara geç başlanmasının bir çok sebebi var. Malumunuz kazılar ülkemizde, öncelikle denize yakın ve ulaşılması daha kolay yerlerde başladı. Kazıları yapmak ve bir kentin ortaya çıkmasını sağlamak oldukça zaman aldığından Sagalassos Antik Kenti bu zamana kadar gizliliğini korumuş. Ama şimdi yapılan kazı çalışmaları ile kentin bir kısmı meydana çıkmış.

Bu kentin sonunu 6.ve7. yüzyıllarda meydana gelen üç olay hazırlamış. Her iki yüzyılın başında birer deprem yaşanmış. MS 541-542’de ise kenti veba salgını sarmış. Bundan sonra kentte yaşam on üçüncü yüzyıla kadar tarıma dayalı olarak devam etmeye çalışmış. On üçüncü yüzyıla gelindiğinde ise Sagalassos’ta İskender Tepesi’ndeki son kale de Selçuklular tarafından yıkılmış. Bunun yerine Selçuklu Türklerinin ovadaki yerleşimi Ağlasun yerleşkesi oluşmaya başlamış.

Sagalassos’un on üçüncü yüzyılda terk edilmesinin ardından, kentin harabeleri 1706 yılına kadar keşfedilmeden kalmış. Bunları yeniden keşfetme onuru ise 14.Louis’nin görevlendirdiği bir Fransız diplomatın olmuş. Harabelerin Sagalassos kentine ait olduğu ise ancak 1824’te bir yazıt okunduğunda ortaya çıkmış. 1884-1885’te, Kont Lanckoroński kentteki ilk bilimsel araştırmaları yürütmüş. 19. yüzyıla gelindiğinde artık “Sagalassos” bilinen bir antik kent olarak tarihe geçmiş. Ancak kısa sürede kent bir kez daha unutulmaya yüz tutmuş ve o sıralarda Türkiye’nin deniz kıyılarındaki büyük antik kentlerde başlayan kazıların gölgesinde kalmış. Yirminci yüzyıla gelindiğinde arkeologların yalnızca belirli yönlerini incelediği kentte, 1983 yılında Stephen Mitchell idaresinde bir geniş araştırma başlatılmış. 1986’da Marc Waelkens’ın da katıldığı ve sonradan başkanlığını yürüttüğü yüzey araştırması dört yıl sürmüş. 1990 yılında Marc Waelkens’a Sagalassos’ta kazı yapma ve kent topraklarında araştırma yürütme izni verildikten sonra kent her geçen gün gizli tarihi ile yüzüstüne çıkmaya ve akın akın ziyaretçi kabul etmeye başlamış.

Bu kenti gezmeye doyamayacaksınız. Efes Antik Kenti’nden sonra beni etkileyen ikinci antik kent burası olmuştur. Hem manzarası hem tarihi ile gerçekten gittiğinizde buradan ayrılmak istemeyeceksiniz. Yolunuz Burdur’dan bir şekilde geçerse bozuk yoluna aldırmadan birkaç saatinizi ayırın ve lütfen Ağlasun ilçesinde bulunan bu harika gizemli antik kent Sagalassos’a uğrayın.

************************************

Bana her konuda fikir ve önerilerinizi yazabileceğinizi sakın unutmayın dostlar sevgi ile kalın.
İletişim için; onurayan@hotmail.com

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu