Köşe Yazıları

Türk Kültüründe Hızırellez Ve Bitkilerle İlgili Ritüeller

Türk Kültüründe Hızırellez Ve Bitkilerle İlgili Ritüeller

Tabiattaki değişiklikler toplumların hayatını her zaman etkilemiş ve bu değişiklikler tarih boyunca bütün halklar tarafından çeşitli tören, ayin ve bayramlarla kutlanmıştır. Bu bağlamda Mezopotamya, Anadolu, İran, Yunanistan ve Doğu Akdeniz ülkelerinin kültürünün önemli bir geleneği de “Hıdrellez”dir. Türk kültürü içinde canlılığını koruyan Hıdrellez geleneği, bir bayram olarak halkın topluca katıldığı, kutladığı, birtakım töreleri yerine getirdiği bir bahar bayramıdır. Hıdrellez, doğayla barışık olma ve onlardan yararlanma dileğine dayanır. Hıdrellez, Türk kültüründe baharı, yaşama sevincini, yenilenmeyi, uyanan doğa ile birlikte bolluk-bereketi simgeleyen anlam ve ögelerle yüklüdür

İnanışa göre Ruz-ı Hızır (Hızır günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hâkimi olduğuna inanılan İlyas’ın yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülür. Hızır ve İlyas sözcükleri birleşerek halk ağzında Hıdrellez şeklini almıştır.

Hidirellez

İlgili Makaleler

Peki Hıdırellez geleneğinde tabiat ve bitkilerle ilgili ritüeller nelerdir?

– Hıdrellez’den 1 gün önce (5 Mayıs) kırlardan 41 çeşit ot ve küçük temiz taşlar toplanır. Toplanan otlar bir suya konur ve o suyla Hıdrellez sabahı el yüz yıkanır. Bunu yapmakla cildin güzelleşeceğine ve hastalıklardan arınıp, zindelik kazanılacağına inanılır.

– Hıdrellez gecesi (5 Mayıs’ta) evin ana giriş kapısına ağaçlardan koparılan yeşil yapraklı dal konur. Özellikle kapıya asılan söğüt dalının sağlık getireceğine inanılır.

– Güneş doğmadan önce kırlara çıkılır, çiçek ve otların üstündeki çiğler toplanır, ele yüze sağlık ve siğilleri yok etmek için sürülür.

– Hıdrellez günü sabah ezanı ile tan ağarması arasındaki sürede doğadaki bitkilerin üzerinden toplanan çiy damlaları yoğurt mayası olarak kullanılır. Elde edilen bu yoğurt, bir yıl boyunca damızlık yoğurt olarak kullanılır. Bu yoğurdun üzerine nazar değmesin diye çörek otu ekilir.

– Hıdrellez sabahı gün doğmadan kalkılır dut ağacına kurulan bir salıncakta sallanılır. “Derdim aşağı, kendim yukarı” denir. Böylelikle dertlerden arınılacağına ve bir yıl boyu mutlu olunacağına inanılır.

– Sabah güneş doğmadan kalkılır. Dut ağacının köküne “Dut, belimin ağrısını yut” diyerek bel vurulur. Böylelikle bel ağrılarından kurtulacağına inanılır.

– Salıncakta sallanırken bir ağaç dalı kopartılır. Sallanırken “Dağlara, taşlara, ulu ulu ağaçlara hastalık, bana sağlık” diyerek dal atılır. Bu yolla hastalıkların vücuttan atılacağına inanılır.

Tüm bu uygulamaların doğruluğu elbette tartışılır. Dertlerden kurtulmak bu kadar kolay olmasa gerek. Ama şu bir gerçek ki şehrin betonları arasında sıkışan ruhumuzu genişletmek için tabiatla bağlarımızı sıkı tutmalıyız. Bunun için ilk yapacağınız iş te yakınınızdaki bir ağaca kollarınızı açarak ona sarılıp dokunmak olsun.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu