1850 yılı ile, 1950 yılları arasında yaşanan tarihi olayları ve kahramanlarını yeniden ele alıp, tarihçiler tarafından yeniden incelenip, gerçeklerin gün yüzüne çıkarılması lazım. Gün yüzüne çıkarılıp bu necip millete ve çocuklarına anlatılarak, yazılarak, gerekenleri ders konusu yaparak, tarihi kökleri tanımamız lazım.
İşte üç günden beri anlattığım tarihteki kasıt veya ihmali, veyahutta karartılan tarihi yakalayıp, yakın tarihimizdeki gerçekleri, yüce Türk milletine arz etmemiz lazım. Bu gençliğe öğretmemiz lazım ki, millet arasındaki kopuklukları kaldırıp, ayrı tarihi düşünceleri ve ayni değerleri tarihi bağlarla sıkı sıkıya kaynaştıralım.
Bazı dış etmenlerin ve çıkarcıların, etkisi altında kalan ve beyinlerini sadece bir fikre kiraya veren BESLEMELER, fikir üretemezler. Tarihi gerçekleri söyleyemezler.
Söylerler ise, bu millet atasına sahip çıkar. Tarihinden gurur duyar ve tarihi bağlarla birbirine kenetlenir. İşte onun içindir ki, söylemezler, söyleyemezler, yazmazlar, yazamazlar.
Yazar ve söylerler ise, PATRONLARI, kızar, darılır.
Beyinlerini ve kendilerini, sadece, maddiyata ve ideolojik sabit bir fikre kiraya vermişlerdir. Beyinleri kiralık, kibarlık ve kumbaralıktır. Kumbaraya ne atarsan o çıkar.
Böyleleri sadece PATRONLARI tarafından üretilen fikirleri, dillendirir ve yaymaya çalışırlar. Onların tek görevleri vardır. Tarihi bağları koparıp, Sonrada bölüp, parçalayıp, yok etmek.
Onlar sahiplerinin sesidirler.
Sahipleri ne talimat veriyorsa onu yerine getirirler.
Onlar dolma eski tüfeklerle. Yeni TÜRETMELERDİR.
İşte o TÜRETMELER, KERTMELER ve BESLEMELERİ Siyonizm destekler.
Gerekirse kendi gibi düşünmeyenlere İFTİRA ile YAĞLI KARA sürerler.
Gözleri sürekli sahiplerinin gözlerinde, kulakları daima sahiplerinin sesindedir. Onlara göre, Sahipleri dışında herkesin söylediği yalan ve yok edilmesi gereken birer ejderhadır. Tıpkı benim kamuoyu önüne sunduğum, değişik, milli, manevi, tarihi, fikirlere hayâsızca saldırıp, karalamaya çalıştıkları gibi. Varsın istediklerini söyleyip, bozuk plak gibi ötsünler.
Bizim gibi düşünenler hep HALKIN SESİNİ dile getirmiştir.
Şahsi çıkarlarını, tarih ve millet çıkarları üzerinde görenlerin, bu necip milleti cahil, bağnaz, tutucu, gerici, ilerici, rahleci ve rantiyeci, şantiyeci diye bölenlerin, ATALARIMIZA, inancımıza gaddarca saldırmaya ve karalamaya devam edenlerin, sonu hüsrandır, hüsrandır, hüsrandır. Hoşça kalın.
