Köşe Yazıları

Yerli Esnafımız

Yerli Esnafımız

Kepenklerini sabah ezanıyla açarak dilindeki besmeleyle anahtarını çeviren, bereket duasını okuyup alın terinin ve bileğinin hakkını veren, iş adamları kadar sesi gür çıkmasa da kasabasının gözdesi olan küçük esnaflarımızı selâmlamak istiyorum. Yerli esnafımızdır onlar. Her birinin ürünü yerli malıdır, organiktir. Mahalle bakkalları vardır hani. Küçük esnaftır; veresiye defteri tutar, o an bir sakız alacak paranız yoksa kimi zaman size helâl eder kimi zaman siz darda kalınca aldıklarınızı çekmecesindeki veresiye defterine kaydedip her ihyacınızı önünüze sunuverirler. Gün gelir marketler, süpermarketler mahalle bakkalımıza rakip olur da eski muhabbetlerin tadı aranır anbean. Markette sakız paranız çıkışmayınca kasiyer de yardımcı olmaz, ne veresiye bir şey yazdırabilirsiniz ne de gramını geçen sayıyla aldığınız o meyve filenize marketten bir tane küçücük meyveyi hediye koydurabilirsiniz.

Özlenir oldu küçük esnafın kocaman yüreği. 1970’li ve 1980’li yılların bakkalları, manavlardan ziyade köşe başında gülümseyerek organik meyvesini satan yaşlı amcalarımız, yumurtasını kaldırım kenarında yarı fiyatına satıp da geçinmeye çalışan komşu teyzemiz özlenir oldu. Kese kâğıdına konan taze meyveler, bardakla ölçülen çekirdekler, külâhta satılan kakaolu-vanilyalı-limonlu-çilekli-fıstıklı dondurmalar, filemizde taşıdığımız yumru patatesler, gazeteye sardığımız mis kokulu taş fırın ekmekler, kırılmasın diye sarı samanların arasına saklayıp da itinayla koruduğumuz bir düzine köy yumurtası özlenir oldu.

***

Mahalle bakkalımız, sahaf dedemiz, pazarcı amcalar, tuhafiyeci teyze, baloncu, pamuk şekerci, yüncü, yorgancı, sarraf, oyuncakçı, lahmacuncu, kitapçı ağabeyimiz, elmacımız, pideci, perdeciler derken küçük esnafımızı sahiplenir olduk yıllardır. Büyükşehirler, alışveriş mağazaları, kapitalist sistem, büyük şirketler her ne kadar küçük esnafı sömürüp bakkalcılık kültürünü yok etmeye çalışsalar da yine de seviyoruz eskiye dair binalarımızı. Horoz güreşi, deve güreşi, yağlı güreş gibi festivalleri ve ayı oynatanları, yılanla dans edenleri, karnavalları özleyen büyüklerimiz eski panayırları anlatırlar hani. Günümüzde de hâlen geleneksel panayır kültürü devam etmektedir. Uçan sandalye, balerin, gondol, dönme dolap, çarpışan araba, atlıkarınca, dönen salıncak, korku tüneli ve daha fazlasını hepimiz sevmekteyiz. Panayırları bilmeyen büyükşehir çocukları da lunaparkta bu oyuncaların keyfini yaşarlar.

İlgili Makaleler

Yumurta ve süt satarak geçinen köylü teyzeleri, çok ucuza organik meyve satarak zararına satış yapsa da kimseye el açmayan gururlu amcaları yürekten kucaklıyorum. Küçük esnafımızın yüreği kocamandır aslında. Dilinde dua, müşterisinde bereket, ayağına gelen her misafirine çay ikram etmeyi unutmayan cömert bir kalp barınır o alın terinde. Mahalle bakkallarımıza, köylülerimize, dükkânını bir saatliğine kapatarak sakal tıraşı için yaşlı müşterilerinin evlerine kadar gelip ücret almayı reddederek hakkını helâl eden berber amcalarımıza, cuma saatinde iş yerini kapatıp da camiye koşturan yüreği tertemiz iş yeri sahiplerine, mesleğini sayamadığım tüm esnafımıza bol kazançlar diliyorum.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu