AİLE İLİŞKİLERİNDE HZ. PEYGAMBER’İN ÖRNEKLİĞİ
Kültürümüzde ‘Allah’ın emriyle ve peygamberin kavliyle’ ilkesiyle temeli atılan aile yuvalarının sağlam temeller üzerinde huzurlu bir şekilde devam...
Kültürümüzde ‘Allah’ın emriyle ve peygamberin kavliyle’
ilkesiyle temeli atılan aile yuvalarının sağlam temeller üzerinde
huzurlu bir şekilde devam edebilmesi, ancak Allah ve peygamberinin
bu konudaki tavsiyelerine uymakla mümkün olur. Bu konuda Yüce
Allah’ın evrensel emirleri, Hz. Peygamber’in hayatında pratiğe
dönüşmüş ve bizler için canlı modeller oluşturmuştur. Bu yüzden onu
anlamak ve tanımak borcundayız. İşte bu yazımda Hz. Peygamber’in
aile hayatındaki örnekliğinden kesitler sunmaya, onun akrabalarıyla
ilişkilerine kısaca değineceğim.
1- Akrabalık İlişkilerinde Hz. Peygamber
Peygamberimiz davetine önce kendi ailesinden başlamış, eşi Hz.
Hatice ona ilk iman edenler arasında yer almıştır. O, akrabalarına
son derece düşkündü, onların diğer problemleriyle ilgilendiği gibi,
onların dinî yaşantılarıyla da çok yakından ilgileniyordu. Hiç bir
zaman onlarla ilişkiyi kesmedi. Akrabaları zaman zaman ziyaret
etmeyi tavsiye etti, kendisi de yakınlarını sık sık ziyaret
etti.
2- Aile Hayatında Hz. Peygamber
Hz. Peygamber, doğmadan önce babasını ve küçük yaşta da annesini
kaybetmiş olmasına rağmen, anne babasını ve yetişmesine katkısı
olan diğer yakınlarını hiçbir zaman unutmamış, onları hep hayırla
yâd etmiştir. Hz. Peygamber, eşlerine, çocuklarına, torunlarına ve
onların yakınlarına karşı sergilediği tutumuyla en güzel örnektir.
O, bu konudaki sorumluluklarını hakkıyla yerine getirmiş ve
ümmetine de bu konuda çok önemli tavsiyelerde bulunmuştur. Aile
bireylerine sorumluluklarını hatırlatırken o şöyle diyordu:
“Hepiniz yöneticisiniz ve hepiniz yönettiklerinizden sorumlusunuz.
Kişi, ailesinin yöneticisidir ve onlardan sorumludur. Kadın, eşinin
evinin yöneticisidir ve ondan sorumludur.”, “Elbette Yüce Allah,
her yöneticiye yönettiğinden soracaktır. Onların haklarını koruyup
korumadığından soracaktır. Kişiye de ailesinden soracaktır.” Bu
anlamlı sözleriyle o, aile bireylerinin hepsine sorumluluklar
yüklüyor ve mutlu bir aile yuvasının kurulmasında her bireyin rol
ve sorumluluğuna dikkat çekiyordu.
Doğmadan önce babasını kaybeden Peygamberimiz, altı yaşlarında iken
Ebvâ denilen yerde annesi Âmine’yi kaybetmiştir. O, sütannesinin
yanında geçirdiği seneler çıkarıldığında bu sürenin birkaç senesini
annesi ile birlikte geçirmiştir. Onun anne ve babaya verdiği değeri
şu davranışında açıkça görüyoruz. Peygamberimiz, Hudeybiye’ye
giderken Ebvâ köyüne uğramış, annesinin kabrini ziyaret etmiş,
kabrini eliyle düzeltip ağlamıştı. Niçin ağladığını soranlara da
şöyle cevap vermiştir: “Merhamet duygusu beni duygulandırdı da onun
için ağladım.” Yıllar sonra küçük yaşta kaybettiği annesinin
kabrini ziyaretinde anne hasreti ile dopdolu, vefalı bir evlat ve
duygulu bir insan olduğunu görmekteyiz. O, anne baba hakkı
konusunda uyarıcı pek çok söz söylemiştir.
3- Sütannesi ve Hz. Peygamber
Doğumunda kendisini ilk olarak emziren Ebû Leheb’in cariyesi
Süveybe’yi hiç unutmadı, Mekke’de iken onu ziyaret eder ve ona
ikramlarda bulunurdu. Hicret edince Medine’den ona giyecek
gönderirdi. Mekke fethinde onun oğlunun durumunu sorup araştırdı,
onun da annesinden önce vefat ettiğini öğrenince üzüldü. Sütannesi
Halime Hatun’u gördükçe, “Ümmü Eymen, ehl-i beytimin hatırası!”
“Benim annem, annemden sonraki annem” der, kendisine içten sevgi ve
saygı gösterir, omuz atkısını serip üzerine oturtur, bir dileği
varsa hemen yerine getirirdi. Hz. Hatice ile evlendiğinde, Halime
Mekke’ye gelmiş, Peygamberimiz onu ağırlayıp kırk koyun ve bir deve
hediye etmişti.
4- Sütkardeşi ve Hz. Peygamber
H. 8. yılda yapılan Huneyn savaşında esir düşen sütkardeşi Hz.
Şeyma’yı elbisesinin üzerine oturtmuş ve ‘hoş geldin’ diyerek
iltifat etmiş, gözleri dolu dolu olmuş, ona sütanne ve sütbabasını
sormuş, onların ölmüş olduklarını öğrenince Şeyma’ya şunları
önermiştir: “İstersen yanımda otur, istersen yararlanacağın mallar
verip seni kavmine döndüreyim.” Şeyma ikinci teklifi kabul etmiş ve
Müslüman olarak kavmine dönmüştür.
5- Eş Olarak Hz. Peygamber
Hz. Peygamber bu konu ile ilgili uyarılarından birkaçı şöyledir:
“Sizin en hayırlınız, ailesine karşı iyi davrananınızdır. Ben
aileme karşı en iyi davrananızım.”, “Müminlerin iman bakımından en
mükemmeli ahlaki bakımdan en güzel olanı ve ailesine şefkat ve
merhametle davranandır.”, “Kadınlara karşı hep hayır tavsiye edin.
Zira onlar sizin yanınızda birer emanettir.”, “Eşlerinize
yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin, sakın onlara el
kaldırmayın ve onları incitecek çirkin sözler söylemeyin.”
O, Yüce Allah’ın “Eşlerinizle en güzel bir biçimde geçinin…” emrini
en güzel bir biçimde uygulamıştır. O, eşleriyle güzel geçinmiş,
onlara her konuda yardımcı olmuş, ev işlerinde onlara ortak olmuş,
onları hayatlarında ve vefatlarında her zaman hayırla anmıştır. O,
“Ey Aişe, bu gece bana, Rabbime ibadet için izin verir misin?”
(Nisa, 19) diyerek nafile ibadet için eşlerinden izin isteyecek
kadar ince bir ruha sahiptir. İlk eşi Hz. Hatice hakkında şöyle
buyurmuştur: “ Hatice, dünyadaki kadınların en hayırlısıdır…” Bir
koyun kestiğinde bir kısmını Hz. Hatice’nin yakınlarına gönderirdi.
Hz. Aişe “Peygamber’in hanımlarından hiçbirini Hz. Hatice kadar
kıskanmadım.” diyerek, Peygamberimizin Hz. Hatice’ye olan vefasını
dile getirmiştir.
6- Çocukları ve Hz. Peygamber
Hz. Peygamber, genel olarak çocukları sever, onlara selam verir,
onlarla ilgilenir, onlara değer verir, onlara dua ederdi. Şu birkaç
örnek onun tüm çocuklara olan ilgi ve sevgisini anlatmaya yeter:
Oğlu İbrahim’in ölümüne ağlamış ve bunun sebebini şöyle
açıklamıştır: “Bu bir merhamet göstergesidir. Gözümüz yaşarır,
gönlümüz mahzun olur. Ama asla Rabbimizi razı etmeyecek söz
söylemeyiz. Ey İbrahim, senin ayrılığın gerçekten bizleri mahzun
etti.” Torunları Hasan ve Hüseyin hakkında şöyle buyurmuştur:
“Allahım! ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de
sev.”, “Hasan ve Hüseyin’i seven beni sevmiş, onlara kin tutan bana
kin tutmuş olur.”, “Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki
reyhanımdır.”, “Ey ehlibeyt! Allah sizden sadece günahı gidermek ve
sizi tertemiz yapmak istiyor” (Ahzab, 33) ayeti inince
Peygamberimiz, Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’i elbisesiyle
bürüyüp şöyle buyurmuştur: “Allahım!, bunlar benim ehlibeytimdir.
Bunlardan günah kirini gider ve bunları tertemiz yap.” Çocuklarına
ve torunlarına atalarının isimlerini (Abdullah, İbrahim, Fatıma)
koymuş, onları en güzel şekilde yetiştirmiş, onlarla her zaman özel
ilgilenmiş, onlara dua etmiştir.
Yıllarca Hz. Muhammed’in hizmetinde bulunan Enes b. Malik, “Ben ev
halkına Hz. Peygamberden daha şefkatli olan birini görmedim” der.
Namaz kılarken torunlarından biri sırtına çıkmış, bu yüzden namazı
biraz uzatmıştı. Bir defasında namazını kısa tutmuş ve sebebinin
soranlara “Bir çocuk ağlaması duydum ve annesi üzülmesin diye
namazı kısa tuttum.” buyurmuştur. O, her zaman çocukları kucağına
almış öpüp okşamıştır. On tane çocuğu olduğu halde hiç birisini
alıp öpmediğini söyleyen bir adama, “Merhamet etmeyene merhamet
edilmez. Allah kalbinden merhameti söküp almışsa ben ne
yapabilirim!”, “Çocuğu olan çocuklaşsın” Çocuklarla ilgilendiği
gibi gençlerle de özellikle ilgilenmiş, onları ciddiye almış,
onlara değer vermiştir.
Hz. Muhammed’in peygamber olmadan önceki hayatı da, sonraki hayatı
da dün olduğu gibi, bugün de insanlığı aydınlatacak güzelliklerle
doludur. Akraba ilişkilerinde en güzel, içten ve canlı örnekleri
Hz. Peygamber’in hayatında bulmaktayız. O diğer bütün insanlara
olduğu gibi, kan bağı ve evlilik bağlarıyla oluşan akrabalarına da
gereken ilgi, sevgi ve saygıyı her zaman göstermiştir. Onların
maddi ve manevi yönleriyle ilgilenmiş, onlara yardım etmiştir.
Hayatlarında olduğu gibi, ölümlerinden sonra da yakınlarını dua ve
hayırla anarak en güzel vefa örneğini sunmuştur. O, vefalı bir eş,
mütevazı ve sevecen bir baba idi. Narin bir dede ve örnek bir
akraba olarak bizlere ışık tutmaya devam etmektedir.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü