Dokumacı Karıncalar
Karıncalar insanlar gibi sosyal varlıklardır. Kendi aralarında şaşılacak derecede enteresan bir görev ve meslek taksimi vardır. Bunlar arasında; hayvancılık...
Karıncalar insanlar gibi sosyal varlıklardır. Kendi aralarında şaşılacak derecede enteresan bir görev ve meslek taksimi vardır. Bunlar arasında; hayvancılık, tarım, mantarcılık, dokumacılık, inşaat, bebek bakıcılığı gibi birçok görevleri saymak mümkün. Bu yazımızda biz sadece dokumacı karıncalardan bahsedeceğiz.
Dokumacı karıncalar, diğer
karınca türlerinin tersine ağaçlarda kendilerine yapraklardan
yuvalar yaparak yaşarlar. Ağaçlardaki yaprakları birleştirerek çok
fazla karıncayı barındırabilecek yuvalar oluşturabilirler.
Yuva oluşumunun aşamaları ilginçtir. Önce keşif kolu gibi görev
yapan işçiler tek tek, koloni bölgesi içinde yuva yapılacak uygun
olan yerler ararlar. Uygun bir ağaç dalı bulduklarında haberci
karıncalar diğer arkadaşlarını da o bölgeye çağırarak hemen
çalışmaya başlarlar. Öncelikle işciler o daldaki yapraklara dağılır
ve yaprakları kenarlarından kendilerine doğru çekiştirmeye
başlarlar. Bir karınca, yaprağın bir bölümünü kıvırmayı
başardığında yakınındaki işçiler de ona yardıma gelir ve yaprağı
hep birlikte çekip kıvırmaya devam ederler. Yaprak, karıncanın
boyundan daha geniş olduğunda ya da iki yaprağın beraber çekilmesi
gerektiğinde, bazı işçiler, birleştirilmesi gereken noktalar
arasında canlı köprü vazifesi görürler. Daha sonra zincirdeki
karıncaların bazıları da yanlarındaki karıncaların sırtlarına
çıkarak zinciri kısaltır ve böylece yaprak uçlarını birleştirirler.
Yaprak çadır benzeri bir şekil aldığında enterasan bir durum
yaşanır. Bazı karıncalar bacak ve çeneleriyle yaprağı tutmaya devam
ederken, bazıları da eski yuvaya gidip özel yetiştirilmiş larvaları
bu bölgeye taşırlar. Daha yuva tamamlanmadan neden larvalar buraya
taşınıyor olabilir sizce? Bu kadar zorlu iş arasında neden yuvaya
gidip larvaları alıp geliyorlar? Bunun cevabını öğrendiğinizde çok
şaşıracaksınız ve bu canlılara karşı olan hayranlığınızı
gizleyemeyeceksiniz.
İşçiler, yuvadan getirdikleri larvaları yaprağın bağlantı
yerlerinde ileri geri sürterek onları bir yapıştırıcı gibi
kullanıyorlar. Larvaların ağızlarından salgılanan ipekle yapraklar
istenilen yerden birbirine tutturulur. Kısacası larvalar birer
dikiş makinası gibi kullanılırlar.
İpekleri için büyütülmüş olan bu larvalar, diğerlerinden farklı olarak büyük ipek bezlerine sahiptir ama ebat olarak daha küçük oldukları için rahatça taşınabilirler. Bu larvalar ürettikleri ipeği, kendi ihtiyaçlarını karşılamak yerine kolonininkini karşılamak üzere verirler. Yani, bu larvalar, sadece “ipek üreticisi” olarak yaratılmışlardır.
Karıncalar içinde böyle bir işbirliğinin nasıl geliştiği bilim adamlarınca tam olarak açıklanamamaktadır. Bir başka açıklanamayan konu da, iddia edilen evrim süreci içinde, bu davranışın ilk olarak nasıl oluştuğudur. Karıncaların çoğu toprak altında yuva yaparken bu türler neden ağaç yapraklarını yuva olarak seçmişlerdir? Yaprakları birbirine yapıştırmak için larvaların ipeklerini kullanmayı nasıl öğrenmişlerdir? İpeğin yapıştırıcı özelliğini nerden bilmektedirler? Larvalar arasında ipek üretimi konusunda iş bölümüne kim karar vermiştir?
Larvaların günün birinde kendi aralarında bir şekilde anlaşarak, “bazılarımızın, bütün koloninin ipek ihtiyacını karşılamak amacıyla ipek üreticiliği yapması gerekiyor, ağırlığımızı ve ipek bezlerimizi ona göre ayarlayalım” şeklinde ortak bir karar almış olduklarını söylemek te gülünç olacaktır. Karıncaların ne yapmaları gerektiğini bilecek bir akla da sahip değiller, çünkü akıl beyin ile ilgilidir ki karıcalarda da biyolojik olarak bir beyin yoktur! Elbette ki bu kadar mucizevi işlerin tesadüflerle oluşması da mümkün değildir. Bu kadar ilmi ve mükemmel faaliyeti “İçgüdü” diyerek basitleştirmek te pek akılcı gelmemektedir. Aslında canlılardaki gizemli davranışları açıklamak için kullanılan “İçgüdü” terimi, bu davranışların sırrını çözmüyor. Yani bu tarif; bir izah değil, bir isimlendirmedir. “İçgüdü” ya da “Dürtü” canlılara doğrudan doğruya ilham edilen bilginin kaynağını inkâr etmek için seküler bilim adamlarının uydurduğu sihirli bir kavramdır.
O halde, canlıları programlayan, onlara neler yapacaklarını öğreten bir güç olmalı…