Kültürümüzde Gülden Sonra Bayramı Yapılacak Bir Çiçek Varsa O da “ERGUVAN”dır
Kültürümüzde Gülden Sonra Bayramı Yapılacak Bir Çiçek Varsa O da “ERGUVAN”dır Eflatun rengiyle görenleri etkileyen Erguvanlar, Antik Yunan’dan Mısır’a...
Kültürümüzde Gülden Sonra Bayramı Yapılacak Bir Çiçek Varsa O da “ERGUVAN”dır
Eflatun rengiyle görenleri etkileyen Erguvanlar, Antik Yunan’dan Mısır’a, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar birçok kültürde kendini sevdirmiştir. Efsanelere de konu olan bu gizemli ağaç, Türk mutfağından Türk edebiyatına kadar kültürün birçok alanında günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.
Erguvan, rengini tanımlayabilmek biraz zordur. Neredeyse pembe
diyeceğiniz gelir ama değildir. Hafifçe ve biraz gizlice mavimtırak
gibidir. Bu maviye çivit mavisi de derler. Ama tüm bunlar da
yeterli olmaz erguvan rengini tanımlamaya. Yaratan özel bir renkle
yaratmıştır bu güzel çiçekleri ve güzel bahar günlerinde rengarenk
çiçekleriyle biz şuur sahiplerini adeta tefekküre davet
etmektedir.
Erguvanlar rengi ve kokusu ile bahar aylarında İstanbul boğazının
en güzel manzaralarındandır. Bu özel görseliyle sadece İstanbul’da
değil, tüm Akdeniz ülkelerinde, Balkanlar ve hatta başka kıtalarda
da baharın müjdecileri olarak kabul edilirler.
Erguvan ağacı Türkiye’nin bazı bölgelerinde “gelin ağacı” ya da
“gelincik ağacı” olarak da biliniyor. Farsçada bu ağaç için
kırmızımsı mor renk anlamına gelen ‘‘argavan’’ kelimesi
kullanılıyor. Arapça’da ise “arcuvan”, “arguvan” veya “hazrik” ve
“zamzarik adı il ebilinir erguvan.
Erguvan Osmanlı kültüründe de mühim bir yere sahip olmuştur.
Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezit’in damadı Anadolu erenlerinden
Emir Sultan’ın her yıl erguvan açma mevsiminde Bursa’da
müritleriyle buluşması nedeniyle 14. yüzyıldan itibaren düzenlemeye
başlanan erguvan şenlikleri, şehrin ekonomisine olumlu etkilerinden
dolayı 19. yüzyıla kadar gelenek olarak sürdürülmüştür.
Kanuni Sultan Süleyman’ın savaşlar sırasına erguvan renkli bir
otağda kaldığı biliniyor. Hatta, Rodos fatihi genç Kanuni’nin
şövalyelerin büyük reisi L’Isle Adam’ı da erguvan renkli bir çadır
altında kabul ettiği tarihi kayıtlarda vardır.
Necip Fazıl Kısakürek erguvanın Türk kültürü için önemini
‘‘Renkler’’ şiirinde dile getirmiştir.
Renkler, mavi, kırmızı, yeşil, erguvan ve mor;
Camlarda, kaybedilmiş vatanı heceliyor…
Hüzün, utanç, güç ve kibir, naz ve niyaz, neşe ve zarafet gibi
birçok mana yüklü olan erguvan çiçeğinin, ne kadar doğru bilinmez
ama bir de hüzünlü hikayesi vardır: 13. Havari Yahuda otuz gümüş
karşılığında Hz. İsa’yı Romalılara ihbar eder. Sonra da bu
ihanetinin altında ezilir ve bu sırrını Erguvan ağacına anlatarak
günah çıkartır. Önceleri süt beyaz olan Erguvan çiçeklerinin rengi
de bu ihaneti sindiremediğinden pembemsi kırmızıya döner. Hatta o
zamanlar dümdüz, sülün gibi bir ağaç iken böylesine manevi bir
ağırlığın altında kalarak dalları çarpık çurpuk bir ağaç haline
dönüştüğü de söylenir. Kimilerine göre de erguvan çiçeği Hz. İsa
peygamberin gözyaşlarını temsil eder.
Çiçekler en güzel duyguların sembolü olarak hep kullanılmış ve mutluluğun paylaşıldığı festivallere konu olmuştur. Günümüzde de bu tür şenlikler yeniden canlandırmak gerekir. Bu konuda Ahmet Hamdi Tanpınar’a kulak verelim bakın ne diyor; “Kültürümüzde gülden sonra bayramı yapılacak bir çiçek varsa o da erguvandır.” Son söz olarak, Isparta gülü ve erguvanlar için yapılan festivaller gibi bu festivaller kervanına önümüzdeki yıllarda “BEYAZ ZAMBAK FESTİVALİ” ile Balıkesir’in de katılması dileklerimle. Kültürümüzde Gülden Sonra Bayramı Yapılacak Bir Çiçek Varsa O da “ERGUVAN”dır.