CUMA NAMAZI
Cuma namazının hükmü nedir? Cuma namazı farz-ı ayındır. Yüce Allah “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya...
Cuma namazının hükmü nedir?
Cuma namazı farz-ı ayındır. Yüce Allah “Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı (ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.” (Cuma; 9) buyurmaktadır. Hz. Peygamber de, “Cuma namazına gitmek, ergenlik çağına ulaşmış her Müslüman erkeğe farzdır” buyurmuştur. Cuma namazı, Hz. Peygamber döneminden günümüze kadar kılına gelmiş ve bunun farz olduğu konusunda herhangi bir farklı görüş ortaya çıkmamıştır.
Cuma namazı kılmakla kimler yükümlüdür? Kadınların cuma namazı kılmaları zorunlu mudur?
Cuma namazı, akıllı, ergenlik çağına erişmiş, sağlıklı, hür ve mukim (misafir olmayan) erkeklere farzdır. Kadınlar, hürriyeti kısıtlı olanlar, yolcular ve cemaate gelemeyecek kadar mazereti olanlar cuma namazı kılmakla yükümlü değildirler. Ancak kılmaları halinde bu namazları geçerli olup ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez. Hz. Peygamber, “Cemaatle Cuma namazı kılmak, her Müslüman’a farzdır. Ancak, köle, kadın, çocuk ve hastaya farz değildir.” buyurmuştur.
Asr-ı saadetten günümüze kadar bütün âlimler, cuma namazının kadınlara farz olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Cuma namazının kadınlara farz kılınmamış olması, onlar hakkında bir mahrumiyet değil bir muafiyettir. Diledikleri takdirde, camiye gidip cemaatle cuma namazı kılmalarında dinen bir engel yoktur. Hatta hutbe ve vaazlardan istifade etmeleri için cuma namazlarına devam etmeleri tavsiye edilebilir.
Cuma namazı kaç rekâttır?
Cuma namazının farzı iki rekâttır. Bunun yanında farzdan önce dört rekât, farzdan sonra dört rekât olmak üzere sekiz rekât da sünneti vardır. İmam Ebû Yusuf’a ve İmam Muhammed’e göre ise farzdan sonra kılınacak sünnet bir selamla dört ve bir selamla iki rekât olmak üzere toplam altı rekâttır. Bu görüşün Hz. Ali’den rivayet edildiği nakledilmektedir. Ülkemizde bu namazlar dört rekât cumanın son sünneti ve iki rekât vaktin sünneti adı ile kılınmaktadır. Bunlara ilâveten zuhr-i âhir adıyla dört rekât olarak kılınan namaz, cuma namazına dâhil değildir.
Cuma namazı en az kaç kişiyle kılınabilir?
Cuma namazının sahih olması için cemaatin şart olduğu konusunda bütün bilginler ittifak etmekle birlikte, gerekli görülen asgari sayının kaç olduğu hususunda farklı görüşler belirtmişlerdir. Cuma namazının kılınabilmesi için, İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed’e göre, imamın dışında en az üç, Ebû Yusuf’a göre ise, iki kişinin bulunması gerekir. Şâfiî ve Hanbelî mezheplerine göre, en az kırk kişi bulunmalıdır. Malikî mezhebine göre ise on iki kişinin bulunması şarttır.
Cuma namazında hutbeye yetişemeyen kimsenin namazı geçerli midir?
Cuma namazında hutbe, namazın sahih olmasının şartlarından biridir. Hutbe okunmadan kılınan bir cuma namazı sahih değildir. Bu nedenle hutbe okunurken en az bir erkeğin hazır bulunması gerekir. Ancak cuma kılabilmek için hutbeye yetişmek ve dinlemek şart değildir. Buna göre, mazeretine binaen okunan hutbeye yetişemeyen veya hutbeyi duymayan kişinin kıldığı cuma namazı sahih olur. Hutbeyi dinlemeye yetişemeyen kimse, cuma namazının ikinci rekâtına bile yetişse, imam selam verdikten sonra ayağa kalkıp bir rekât daha kılarak cuma namazını tamamlar.
Cuma namazlarını özürsüz terk etmek
Hadis kaynaklarında cuma namazının fazileti, kuvvetli bir farz
olduğu ve bu namazı özürsüz olarak terk etmenin büyük günah
sayıldığı konusunda sahih hadisler bulunmaktadır: “Önemsemeyerek üç
cumayı terk eden kimsenin kalbini Allah mühürler.”
“Birtakım kimseler, ya cuma namazını terk etmekten vazgeçerler ya
da Allah onların kalplerini mühürler ve artık onlar gafillerden
olurlar.” Bu hadis-i şerifler, cuma namazını terk etmenin bir
Müslüman için ne kadar sakıncalı olduğunu ifade etmeye yeterlidir.
Hürriyeti kısıtlanmış veya namaza gitmesi nedeniyle işinden olma
ihtimali olan kimse için bu durum geçici bir mazeret sayılır.
Günlük işler, sanat ve meslekler, aile fertlerinin geçimini
sağlamak için yapılan çalışmalar namazın geriye bırakılması için
özür sayılmaz. Kur’an-ı Kerim’de, “Öyle kimseler vardır ki, onları
ne bir ticaret, ne bir alışveriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru
kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyar. Onlar, dehşetinden kalplerin
ve gözlerin ters döneceği günden korkarlar.” (Nûr, 24/37)
buyrulmuştur.
İşverenin ya da işyerinde sorumluluk alan kimsenin, namaz kılmak
isteyen memurlarına ve işçilerine, cuma ve günlük dinî görevleri
olan namazlarını, hiç değilse farzlarını kılabilme imkânını
sağlaması gerekir. Bununla birlikte işçinin ve memurun da namazı
bahane ederek mesaisini suistimal etmemesi ve çalıştığı yerde namaz
kılması için iş disiplini ve düzeni açısından işverenin veya
amirlerin iznini alması lazımdır. İçinde bulundukları konum gereği
Cuma namazı kılma imkânı bulamayanlar o günkü öğle namazını
kılarlar.
Cezaevindeki mahkûmlar cuma namazı kılmakla mükellef değildir. Cezaevi şartlarında cuma namazı kılma imkânı bulamayan kimseler, cuma namazı kılmadıkları için günahkâr olmazlar. Ancak öğle namazını kılmakla yükümlüdürler. Cuma namazı kılma imkânı bulmaları hâlinde, mahkûm olan bir şahsın cuma namazı kıldırması caizdir.
Fahri SAĞLIK
Karesi Müftüsü