GündemKöşe Yazıları

Duyguların Dili

Duyguların Dili

 

Şile’de yaşadığım dönemde hazırlayıp, sunduğum radyo programımın adı idi “duyguların dili” ve değerli konuklarımla birlikte o haftaki konuyu, genel bakış açısından çok kendi düşünce ve duygularımızla dile getirmeye özen gösterirdik hep, programın adı gereğince. Duygularımın yarattığı hislerimi doğruca dile getirmekten büyük keyif aldığım için olmalı ki, bu isim sadece program adı olarak kalmadı hayatımda. Zaman zaman şiirlerimde, yazılarımda ve grup sohbetlerimde kullanmaya devam ettim bu güne kadar. Çünkü düşünce ya da akıl diline göre içinde yalan bulundurmayan veya az da olsa hemen fark edilebilen bir dildir duygu dili. Yalan, akıl, düşünce ve mantık işidir, bu nedenle düşünülmeden yapılan bir söylemde yalan olma olasılığı çok düşüktür. Alan yazındaki bir tanıma göre duygu, “evrensel paylaşımlara, kültüre ve bireye özgü olaylara verilen ve ayırt edici özellikleri olan, otomatik tepkilerdir.” (Eckman/ Cordaro)

İlişkilerde sorun yaşamamak için çoğunlukla gerçekler yerine karşı tarafın duymak isteyebileceği sözler söylenir, yani akıl dili ile. Eğer böyle duygusal bir yalana maruz kalmışsanız,  bilin ki o sözler sizin duymak istedikleriniz olduğu içindir. Bu düşüncede amaç her ne kadar karşı tarafı kırmamak için olsa da, çoğu zaman kendisini kırabiliyor insan bu zorunluluk karşısında. Bu nedenle konu her ne olursa olsun kendimi sıkıntıya sokmamak için, fikrim sorulduğunda eğer aksi bir hissim varsa, karşımdaki kişiye “gerçeği mi, yoksa duymak istediğini mi söylememi tercih edersin?” diye sormaya ya da “sessiz kalma hakkımı kullanmak istiyorum” demeye başladım. Hani “söylesen olmuyor, sussan olmuyor” durumları vardır ya insanı arafta bırakan, işte kendimce böyle bir çözüm buldum bu duruma açıkçası.

Bu arada ne hissettiğimizi dile getirirken en doğru karşılığını ifade etmek de bazen zor olabilir. Nedeni ise o hisse sürükleyen duygunun ne olduğunu tam olarak tespit edememiş olmak. Çünkü yaşam içinde deneyimleyerek öğrendiğimiz duyguların neler olduğu ile ilgili herhangi bir öğrenim görmüyoruz, ne aile içi eğitimde ne de okul sistemimizde. Bu nedenle de davranışların belirleyicisi olan duyguların neler olduğunu bilmemek, zaman zaman bilinçli farkındalık olan hislerin rahat bir şekilde ifade edilmesini zorlaştırabiliyor. 1972 yılında psikolog Paul Eckman, insan kültürlerinde evrensel olan altı temel duygu olduğunu öne sürmüş ve bunların korku, tiksinti, öfke, şaşkınlık, mutluluk ve üzüntü olduğunu açıklamış. Daha sonraki çalışmalarında bu temel duygulara gurur, utanç, heyecan gibi başka duygular da eklemiş. Yapılan incelemede, bu temel duygulara karşı genelde yüz ifadelerinin aynı olmasına rağmen sözlü ifadelerde kişiye göre değiştiği ve anlam karışıklığı olduğunda da ilişkilerde sorun yaşanmasına sebep olduğu saptanmış.

Doğduğumuz andan itibaren gelişmeye başlayan ve insani en doğal özelliklerimiz olan duygular, hem içsel hem de çevresel olaylara verdiğimiz ruhsal tepkiler olduğu için, herkesin yaşama ve yansıtma biçiminde karakteristik özellikleri devreye giriyor. Bazı insanlar aynı duyguyu uç noktalarda yaşarken bazıları ise daha az tepki verebiliyor ya da tamamen baskılayabiliyor. Tıpkı Fulton J. Sheen’in dediği gibi “Hepimiz kendi havamızı yaratır, duygusal evrenimizde gökyüzünün rengini kendimiz belirleriz.” Önemli olan konu bastırılan duyguların, zamanla ruhsal ya da fiziksel rahatsızlıklar olarak karşımıza çıkması. Çünkü duygusal döngü, hissetmek, ifade etmek, boşaltmak ve tüketmek olarak tasarlanmış, bu nedenle bu enerji akışına karşı direnmek, yer çekimine ya da akıntıya karşı direnmek gibi fazlasıyla yorar insanı hem fiziksel hem de ruhsal olarak. Ayrıca hissedilen duyguları açığa çıkarmak, bedene doğruluk ve gerçeklik akışı kazandırır.

Elbette bu durum, “hissediyorsam o zaman ifade etmeliyim” doğrultusunda yapılan patavatsızlıkları içermiyor, zira düşünce ve mantık bunun için devreye giriyor. Olaylar karşısında ortaya çıkan duygulara karşı oluşan hislerin doğru bir şekilde ifade edilmesi, ifade edende rahatlamaya neden olacağı gibi aynı zamanda ifade edilende de güven duygusunun güçlenmesine neden olabilir. Çünkü saf duygular herhangi bir menfaat içermez. “Doğru olmayabilir ancak ben (mutsuz, üzgün, kızgın vs.) hissediyorum” ifadesi, karşı tarafı savunma yapmaktan çok düşünmeye iter, o hissinizin nedeni hakkında ve içsel olarak yardım etme isteği doğar. Yaşamımızda önemli yeri olan duygularımızın davranışlarımıza olan etkisi, ilişkilerimizin nasıl yönleneceği konusunda da belirleyici rol oynar. Güzel duyguların doyasıya hissedildiği ve özgürce ifade edildiği sağlıklı günler dileğimle…

Demet TOK

Şair/Yazar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu