GündemKöşe Yazıları

Gerçek Yaşam Arka Sokaklarda

Gerçek Yaşam Arka Sokaklarda

Daha önce bilmediğiniz bir bölgeyi en kolay nasıl öğrenirsiniz? Ben kaybolmayı tercih ediyorum yürümeyi sevdiğim için. Bu gün de Ayvalık’ın arka sokaklarına düşürdüm yolumu. Aslında koltuk döşemecisi arıyordum, az gittim uz gittim derken keşfe dönüştü adres arayışım.

Arka daha arka sokaklara girince de Ayvalık’ın şirin görünen yerlerinin aksine, gerçek yaşamlarla karşılaştım bu sokaklarda. Aslında hemen hemen her yerin yaşamla mücadele verilen sokakları var var olmasına da küçücük Ayvalık’ta hem de turizm için önemli bir yerde, bu kadar çok olacağını tahmin etmezdim.

Eski Rumlardan kalma yıkık dökük taş evlerin sağlı sollu sıralandığı dar sokaklar, ne kadar tarihe tanıklık ettilerse bir o kadar da kaderlerine terk edilmiş haldeydiler. Her ne kadar harabe haline gelmelerine rağmen bazılarının ekonomik nedenlerden ötürü kullanılıyor olduğunu, camdaki perdelerinden anladım. Şile’de de çok vardı böyle kaderlerine terk edilmiş evler ve her yürüyüşümde içim sızlardı onlar için. Böyle tarihe mal olmuş yaşanmışlıkların olduğu yerler beni çok etkiliyor gördüğümde. Sanki o yıllara ışınlanıyorum ve kadınları, adamları, çocukları, aralarında geçen konuşmaları, o zamandaki yaşam şeklini kurguluyorum hafızamda adeta bir film sahnesi gibi.

***

Sanki savaştan yeni çıkmış bir sokak gibiydi tanık olduğum manzara. Evlerden birisinin önünde bir kadın soba kovasının küllerini boşaltıyordu. Belli ki evini ısıtma telaşı içindeydi. Ona doğru baktığımı görünce;

-Birini mi arıyorsun abla? Diye sorunca aramızda ayaküstü sohbeti başlamış oldu haliyle.

-Hayır, dolaşıyorum sadece.

-Belli ki yabancısın ablacım, bu soğukta dolaşacak yer mi bulamadın, hem buralar sana göre yerler değil.

-Neden, nesi varmış ki bu yerlerin?

-Buralar gariban yerleri ablacım, burada açlık var, yokluk var, sefalet var, umutsuzluk var. Emanet canı ayakta tutmaya çalışıyoruz işte anlayacağın daha ne diyeyim. Moralini bozma buralarda git limana git, Sarmısaklı’ya git, Cunda’ya git ne bileyim güzel yerlere git işte.

Adının Hanife olduğunu öğrendiğim kadına, bu kaderine terk edilmiş yerleri sevdiğimi ve beni çok duygulandırdığını anlattım kısaca.

Değişen surat ifadesi ile Hanife “Gel o zaman, madem seviyorsun eski hikâyeleri dinlemeyi sana bir kahve yapayım da anlatayım bizimkiler buraya nasıl gelmişler” dedi.

Kaçırır mıyım hiç, yaşanmış öyküler olsun sabaha kadar dinlerim sıkılmadan. Kahveyi boş ver Hanife’cim güler yüzün, muhabbetin yeter dedim ve iliştim kapının önüne koyduğu tabureye. Sokağında beş aile daha varmış, kirası ucuz diye kalıyorlarmış burada çünkü kazandıkları boğazlarına bile yetmiyormuş. Daha bunun elektriği var, suyu var. Ya çocuklar! Onların hiç mi isteği yok?

Şartlarına rağmen misafirperverliğini elden bırakmamış olan Hanife kahve yapmaya gidince, ben de teşekkürsüz geçen günlerimin utancıyla baş başa kaldım, yaşam mücadelesi verilen o arka sokağı seyre dalmışken.

Demet TOK

Şair/Yazar

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu