GündemKöşe Yazıları

Hoş Muhabbet Tatlı Sohbet

Hoş Muhabbet Tatlı Sohbet

 

Zorlu bir süreçten geçiyoruz, tüm insanlık olarak. Her ülkenin sorunları kendi iç ve dış politikasına, ekonomisine, kültürel yapısına ve gelişmişliğine göre farklı tabi ki, tıpkı kendi ülkemizdeki her ailenin farklılık arz eden sorunları gibi. Her şey bir yana aynı anda acı kayıplara sebep olan ve dünyaca yaşadığımız virüs salgını, hafızalardan en silinmeyecek olanı sanırım. Son zamanlarda bir de ekonomik şartların getirdiği alışılagelmişin dışında bir yük binince omuzlarımıza, en çok da mağdur oldu ülkemin dar gelirli insanları. Aslında millet olarak sağlam bir dayanma gücüne sahibiz yine de, ne ekonomik krizler atlattık, ne doğal afetler yaşadık ve teröre binlerce şehit verdik yine de bükülmedi belimiz. Ateş düştü ocağımıza üzüldük, gafil avlandık sendeledik, yetti dedik isyan ettik lakin “yıkılmadık ayaktayız” demesini bildik her zaman.

Hayata tutunduklarımız, bize tutunanlar, hayallerimiz, ümitlerimiz, kısaca hayata bağlayan nedenlerimiz var yaşam devam ettikçe. İşte tam da bu koşular içindeyken en çok ihtiyaç duyulan, hoş muhabbet tatlı sohbet, gücüne güç katar insanın. Her doğan güne sağlıkla uyanmanın ve bir dostun merhabasını almanın, karşılığı olmayan bir mutluluk olduğunu düşünürüm her zaman. Zira dayanma gücümüzü artıran da yaşam paydaşlarımızın varlığı değil mi ve güvenle tutunacak bir elin varlığını bilmek?

Hiçbir maddi varlığa sahip olmayan bir insanın, nasıl ayakta durabildiğini düşünün bir an ve onu yine de hayata bağlayan nedenlerinin varlığını. Kaybetme korkusu olmadan yaşam çarkının içinde var olan insanların, kendilerine daha çok odaklandıklarını ve onları ömürleri boyunca mutlu edecek olan duygusal zenginliklere değer verdiklerini görüyor, biliyoruz. Zira hayatının yarısından fazlasını işi ile meşgul olarak geçirmiş, binlerce çalışana sahip, maddi anlamda hiçbir sıkıntısı olmayan bir sürü insanın da bir o kadar mutsuzluğunu.

Hayatını, tabiri caizse işkolik olarak sürdüren bir arkadaşımızın, ısrarla davet ettiğimiz salaş bir restorandaki, görmeye alışkın olmadığımız neşesine şahit olmuştum bir gün. “Bu güne kadar hayatımda yaşadığım en mutlu anım, inanın bu an, tanımadığım insanlarla bile sohbet ediyor, eğleniyorum. Yargılayan gözler yok, konumumla ilgilenen yok, çıkar için sahte davranışlar yok, iş stresi yok, kalıplardan sıyrılmış bir özgürlük ve amacı,  bulunduğu anın keyfini çıkarmak isteyen maskesiz insanların samimi sıcaklığı var sadece burada” demişti, yüzündeki gerginliğin yerini alan sevecen gülümsemesi ile. Başarıları, yatırımları ve hatırı sayılı istihdamı ile her zaman kendim ve ülkem adına gurur duyduğum arkadaşım o gün, eminim ki ertesi günkü verimliliğine etki edecek güzel bir enerji kazanmış ve kısacık bir zaman dilimi de olsa kendine ayırdığı zamanın keyfini yaşamıştı.

Malum pandemi nedeniyle uzunca bir süre uzak kaldığımız dost meclislerinin yerini alan izole yaşam, stres, kaygı, korku, mutsuzluk, çeşitli hastalıklar ve en önemlisi de psikolojik sorunlar yarattı insanların yaşamında. Daha yeni yeni yine de çekingen görüşür olduk dostlarımızla ve en yakınlarımızla. Geçen bu süreçte anladık ki, ne para, ne şöhret ne de sultanlık yetmiyormuş hayatı anlamlı kılmaya. Meğer bütünün içinde fark edebiliyormuşuz kendimizi ve üretkenliğimizi. Yoksunluğunu yaşadığımız her ne varsa paylaşıma dair, meğerse onlarla tamamlanıyormuşuz.

Bir lokma ekmek fiziksel açlığını doyuruyor da insanın, iki çift lafın belini kırmadan doymuyor insanın duygusal açlığı. Her ne kadar “az insan çok mutluluk” görüşünde olanlardan biri olsam da, içten ve samimi sohbetlerin yerine konulabilecek hiç bir şeyin olmadığının da bilincindeyim. Hatta en önemli zenginliğin, yıllar içinde biriktirilen ve en kötü gününde “ne oldu” yerine “neredesin geliyorum” diyen arkadaşların ve dostların varlığı olduğunu söyleyebilirim. Yaşamlara renk katan dostlara sevgilerimle…

 

Demet TOK

Şair/Yazar

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu