GündemKöşe Yazıları

Hüzne Bürünmüş Yazlık Evler

Hüzne Bürünmüş Yazlık Evler

Malum kış mevsimi iyiden iyiye yüzünü göstermeye başladı ve yazlıkçılar da birer birer gidiyorlar cennet diye adlandırdığım bu güzel yerden. Sessizliği paylaşacağımız günler başladı bizim için de anlayacağınız. Bizim diye kastettiğim, birkaç komşum, kuşlar, ağaçlar, sokak hayvanları, yazılarım ve şiirlerim…

Bu arada güneşin ısıttığı günlerde sahilde, zeytin ağaçlarının arasında, sessizliğe bürünmüş sokaklarda yürüyorum tertemiz havayı içime çeke çeke. Her ne kadar boş sokaklar, sıkı sıkı kapanmış evler ve yemek bulmaya çalışan sokak hayvanları hüzün verse de.

Oysa daha birkaç gün öncesinde verandasında kahvaltı yapan insanlarla, çiçeklerini sularken onlara sevgisini gösteren kadınlarla, masa başında toplaşmış dünyayı kurtaran erkeklerle ve koşuşturan çocuklarla capcanlıydı tüm sokaklar ve evler. Şimdi sanki yalnızlığın hüznünü yaşıyorlar.

Bu gün beni de bir hüzün sardı nedense oysa yaz aylarındaki kalabalıktan bunalanlardan biri de ben değil miydim diye düşündüm bir an. Zira Şile’de de yıllarca şahit olmuştum kış aylarının sessizliğine, kaderine terk edilmiş tarihi evlerin arasında dolaşırken. O evlerdeki yaşanmışlıkları düşünür, hayal ederdim yürüyüşüm boyunca.

Belki de onların da bir enerjisinin olduğuna inanmam ve bu duruma onların da üzülüyor olduklarını düşünmem, hüznüme sebep oluyordur. Öyle ya yaşam paylaşılanların bütünü değil mi acısıyla, tatlısıyla. Buna en çok da evlerimiz şahit olmuyor mu tüm sırlarımızı saklayan bizleri koruyup kollayan. Sanırım bu yüzden zamanı gelince bir başına bırakılmaları üzüyor olmalı beni.

Yoğun iş temposu da etken olmuş olabilir lakin yazlık ev isteğim hiç olmamıştı. Çünkü evim dediğim yerde birkaç ay misafir gibi yaşama düşüncesi sıcak gelmiyordu. Hatta çoğu zaman atıl duran lüks bir zevkten ibaret görüyordum. Onun yerine her defasında farklı yerlerde kalmak ve yaşamı daha çok deneyimlemek cazip geliyordu. Hoş hala düşüncemde bir değişiklik olmadı diyebilirim.

Yağmurun başlamasıyla, hüzne bürünmüş yazlık evlere veda ettim yine geleceğim sözünü vererek. Dönüşte iki dost eşlik etti bana. Boyunlarındaki tasmalarından onların da bir sonraki yaza kadar terk edilmiş olduklarını anladım. Sahipleri gitmiş olmasına rağmen, sadakatle bir zamanlar beslendikleri, sevildikleri ve korudukları evlerine sahip çıkıyorlardı sanırım. Aslında bu konu da başlı başına çözüm bulunması gereken bir sorun yazlık bölgelerde. Gözlerine baktığımda bir kap yemekten daha çok, sevgiye duydukları ihtiyaç belki de bu kadar hüzünlenmeme sebep oldu diye düşünüyorum. Bunu da yazarken fark ettim. Duygularını anlatmaya çalışan iki çift göz aklımdan çıkmadı gün boyunca.

Yaz günlerinde “şekerim biz yazlıktayız” diye bahsi geçen cennet köşelerinin ve o görkemli yazlık evlerin şu anki durumunu paylaşmaya çalıştım dilim döndüğünce. Duygularımın daha baskın geldiğinin de farkındayım elbette. Her nerede yaşanıyorsa mutluluk, sağlık ve huzur içinde yaşanması dileğimle…

Yine mevsimler dönecek, yine baharlar, yazlar gelecek…

 

Demet TOK

Şair/Yazar

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu