Müzik Yoluyla Manifestlemek

Müzik düşünce ve duygu dünyamızda hakimiyet kuran ve günlük hayatımızın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu yazımızda müzik yoluyla manifestlemek nedir öğreneceğiz.
“Manifestlemek” dilek ve düşüncenin gerçek hayata tezahür ettirilmesi olarak tanımlanmaktadır. Peki müzik yoluyla manifestlemek nedir? İşte tüm detaylar..
Manifestlemek nedir?
Arzuladığımız gerçekliği zihnimizde bütün detayları ile adeta yaşıyormuşçasına görselleştirmek “yaratıcı imgeleme” adı altında tanımlanmaktadır. Ayrıca bu tekniği uygularken, kurguladığımız anın gerçekliğine kendimizi inandırmak gerekmektedir. Ayrıca arzuladığımız bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda hissedeceğimiz duyguları da işin içine katmak gerekmektedir.
Müzik ile manifestlemek
Müzik tarif edemediğimiz duyguların form aldığı halidir. Tekrarlı melodi ve söz kalıpları yoluyla, duygu ve düşünce dünyamız üzerinde adeta hipnoz edici bir etkiyle hakimiyet kurmaktadır. Kendimizi birkaç dakika boyunca günlük rutinimizin dışındaki duygu ve düşüncelerle çevrelendiğimiz bir kapsül içinde buluruz. Aynı zamanda bize günlük hayatın kalabalığından izole olma fırsatı sunmaktadır. Ayrıca müzik ile iç dünyamızda kurguladığımız hayal dünyasına çekilirken, bu dünyayı gerçek hayatta değişmesini istediğimiz durumlar üzerinden kurgularız. Böylelikle aslında kurduğumuz hayaller üzerinden farkında olmadan imgeleme, oluşturduğumuz realiteyi hayatımıza çekmek için bir sinyal yollamış oluruz.
Bu nedenle, dinlediğimiz müziğin barındırdığı mesaj, bizde uyandırdığı duygu ve hatırlattığı anılar, hayatımıza çektiğimiz gerçeklik üzerinde önemli bir etkiye sahiptir.
Nelere dikkat etmeliyiz?
- Tekrarlar ve olumsuz söylemler
“Söz büyüdür.” Söylemi düşünüldüğünde sarf edilen ve hissedilen her bir cümlenin bir ayna gibi yansıtılacağını unutmayın. Ayrıca enerji evren tarafından algılanıp bize aynı frekansta geri dönüş yapabileceğini göz önünde bulundurmamız gerekmektedir.
- Doğru frekansı seçerek manifestlemek
Günümüzün standart frekansı 1453’te 440 Hz’e sabitlenmiştir. Ayrıca bu frekansın gezegenin titreşimsel frekansına uyumlu olmadığını iddia eden söylemler vardır. 440 Hz frekansına yapısal olarak uyumsuz olduğumuz öne sürülmektedir. Bu nedenle bu frekansın bünyemizde korku ve anksiyete gibi duyguları tetiklediğini savunulmaktadır. Bu noktada global müzik endüstrisi yoluyla toplumun negatif duygularla kontrol altında tutulması gibi de bir teori oluşturmaktadır.
Diğer bir taraftan 432 Hz ise 20. yüzyıl öncesi dönemde standart frekans kabul edilen, yatıştırıcı etkisi olduğu öne sürülmüştür. İyileştirici etkileri olan bu frekanslara uyumlu müzikler dinleyerek yine yüksek titreşimdeki sevgi ve huzur gibi duyguların hakim olduğu bir realiteye uyumlanabiliriz. Bahsi geçen frekanslar,396 Hz, 432 Hz, 528 Hz, 639 Hz, 741 Hz ve 852 Hz’dir.
Son olarak 396 Hz korkuları temizlerken, 528 Hz’in iyileştirici bir etkisi olduğu Japonya’daki araştırmacılar tarafından da otomatik sinir ve endokrin sistemleri üzerinde yaptıkları gözlemler üzerinden savunulmuştur.
Daha fazlası için tıklayınız.
*
*
Yazı Elif Onay'a aittir.