İğneyle Geçen 2 Ömür, Terzilikte 2 Kuşağın Hikayesi
Zamana direnmek, her meslek için kolay değildir.

İğneyle Geçen 2 Ömür, Terzilikte 2 Kuşağın Hikayesi
Zamana direnmek, her meslek için kolay değildir. Hele ki terzilik gibi sabır, ustalık ve titizlik gerektiren bir işte ayakta kalmak, adeta iğneyle kuyu kazmaktır. Balıkesir'de bu zorlu mesleği iki kuşaktır sürdüren Barış Artun, hem babasından devraldığı mirası yaşatıyor hem de mesleğin günümüzdeki dönüşümüne tanıklık ediyor.
1955'TE BAŞLAYAN BİR SERÜVEN
Barış Artun’un babası Birol Artun, 1955 yılında terzilik mesleğine adım attı. Ustalığı, iş disiplini ve ince işçiliğiyle Balıkesir’de kısa sürede tanınan bir terzi haline geldi. Geçtiğimiz yıl hayatını kaybeden Birol Artun’un ardından, oğlu Barış Artun baba mesleğini sürdürüyor.
Henüz 15 yaşındayken babasının yanında işe başlayan Barış Artun, bugün 37 yıllık deneyimiyle terzilik sanatını yaşatıyor. Dikiş makinelerinin başında geçen bu yıllar boyunca sadece kumaş değil, sabır ve tecrübe de biriktirdi.
Artun; “Babamdan öğrendiğim her şeyin kıymetini şimdi daha iyi anlıyorum. Terzilik sadece meslek değil; zamanla, dikkatle, el emeğiyle yoğrulmuş bir sanat” diyor.
HAZIR GİYİME RAĞMEN DİRENEN BIR ZANAAT
Barış Artun’a göre meslek, yıllar içinde ciddi bir değişim geçirdi. Eskiden baştan sona özel dikim yapılırken, günümüzde işler daha çok tamirat ve tadilat üzerine yoğunlaşıyor.
“Artık çoğunlukla giyilmeyecek kıyafetleri kullanılabilir hale getiriyoruz. Fermuar değiştirme, daraltma, boy kısaltma gibi işlerimiz arttı. Hazır giyim yaygınlaştı ama insanlar yine de özel ilgi ve kalite arıyor,” diyen Artun, terziliğin moda değişimlerine ayak uydurması gerektiğine dikkat çekiyor.
Modaya göre kıyafetlerin şekli değişse de, terzilikte ustalığın hâlâ geçerliliğini koruduğunu söylüyor:
“Eskiden ceket yakası yapardık, şimdi oversize kıyafetleri daraltıyoruz. Ama teknik aynı; dikkat ve el becerisi hâlâ çok değerli.”
EKONOMİ DEĞİŞİYOR, TALEPLER ŞEKİL ALIYOR
Terzilikte iş yoğunluğu yalnızca modaya değil, ekonomik koşullara da bağlı. İnsanlar artık her yeni sezon alışveriş yapamıyor, bunun yerine eski kıyafetlerini yeniletmeyi tercih ediyor. Bu da terzilerin önemini artırıyor.
Ancak mesleğin geleceğini tehdit eden önemli bir sorun var: Çırak eksikliği.
“Eskiden çocuklar ilgi duyardı, şimdi gençler kolay para kazanmak istiyor. Sabır ve öğrenme süreci olmadan meslek sahibi olunmaz. Bugün terzilik kaybolursa, nedeni iş olmaması değil; mesleği öğrenen kimsenin kalmaması olur” diyor Artun.
KAYBOLMAYA YÜZ TUTMUŞ BİR EMEK MESLEĞİ
Barış Artun, dikişin sadece kumaşa değil, aynı zamanda yıllara da atılan bir ilmek olduğunu söylüyor. Sabır, deneyim ve sevgiyle örülen bu mesleğin sürmesi için gençlerin yeniden üretimle tanışması gerektiğini savunuyor.
“Anlayan da, anlamayan da makine alıp 'ben terziyim' diyor. Ama bu işte hız da önemli, görsel zevk de. Elin kumaşa yatkın olacak, gözün ölçü alacak. Hepsi yıllarla oturur. Usta olmak kolay değil.”
SON İLMEK
Balıkesir’in eski sokaklarından birinde, mütevazı atölyesinde çalışan Barış Artun’un hikâyesi; sadece bir zanaatkârın değil, aynı zamanda kültürel bir mirasın da devamını temsil ediyor. Terzilik, belki de günümüzün hız çağında unutulan ama yok olmayan bir emek öyküsü olarak yaşamaya devam ediyor.