Balıkesir'de Deri Kokusu Değil Yapıştırıcı Kokusu Var!

“Eskiden deri kokusu sinerdi dükkâna, şimdi yapıştırıcı kokusuna kaldık.”

Balıkesir'de Deri Kokusu Değil Yapıştırıcı Kokusu Var!

Balıkesir’in ara sokaklarında, yılların izini taşıyan eski tabelalar hâlâ asılı: “Kundura Tamircisi – Mine Kundura, Yaşar Kundura…” Ancak bu tabelaların ardındaki ustalar, artık birer “meslek mirasçısı” gibi — sayıları azalmış, çırakları yok, ama hâlâ dikiş tutturmaya kararlılar.

“Aradığımız Malzemeyi Bulamıyoruz”

25 yıldır kunduracılık yapan Nihat Arabacı (Mine Kundura), en büyük sıkıntının malzeme temini olduğunu söylüyor: “Bu işte en çok zorlandığımız şey malzeme bulmak. Aradığımız malzemeyi bulamıyoruz. Eskiden her şey elimizin altındaydı, şimdi bir taban bulmak bile mesele.”

Arabacı’ya göre meslek özü itibarıyla değişmedi, ama toplumun yaklaşımı değişti: “25 sene önce insanlar tamire daha fazla yöneliyordu. Şimdi yönelmiyor, yenisini alıyor. Hazır ayakkabılar, ithal mallar işimizi durdurdu. İş potansiyeli yarı yarıya düştü.”

Balıkesir'de Deri Kokusu Değil Yapıştırıcı Kokusu Var! - 2. resim

“Pazardaki 100 Liralık Ayakkabı Bizi Bitirdi”

Arabacı, ucuz ithal ayakkabılarla rekabet etmenin mümkün olmadığını belirtiyor:

“Pazarlarda 100–500 liraya ayakkabı satıyorlar. Pazar yerlerindeki esnaflar bizi bitirdi. Bizim malzeme hem zor bulunuyor hem pahalı. Keşke biz de ucuz alsak, ucuz yapsak.”

Yine de el emeğinin değerini vurgulamadan geçmiyor: “El emeği bambaşka. Fabrikasyon ayakkabıyla bizim yaptığımız bir değil. Bizim kazancımız az ama işin ruhu bizde. Yeni makineler bazı işleri kolaylaştırdı ama işin kalbini değil, sadece hızını değiştirdi.”

“Çırak Yetişmezse, Bu Meslek Tarih Olur”

Bir diğer usta, Mustafa Yaşar (Yaşar Kundura), 1960 yılından beri ayakkabıcılık yapıyor. Dükkânının duvarında hâlâ eski saya makineleri, elle çekilmiş kalıplar duruyor. O, artık mesleğin son temsilcilerinden biri:

“Sayıcımız yok, yüzleri diken yok, yetişen yok. Biz son nesiliz. 2005’ten beri bu işe talep yok.”

“Gerçek Deri Yerine Suni Deri: Sağlığa da Zararlı”

Yaşar Usta, malzeme kalitesindeki düşüşe özellikle dikkat çekiyor: “Eskiden kullandığımız her şey doğaldı. Gerçek hayvan derisiydi. Şimdi suni deri, imitasyon kullanılıyor. Hem kalitesiz hem sağlığa zararlı. Kimyasal kokusu dükkândan çıkmıyor.” Ayrıca hazır ayakkabıların dayanıklılığına da değiniyor: “Şimdiki ayakkabılar tabansız, astarsız. Eskiden bir çift ayakkabı üç yıl giderdi, şimdi üç ay zor dayanıyor. İnsanlar sağlamlığa değil, markaya bakıyor.”

“Biz Piyasanın Ayarıyız”

Yaşar Usta, küçük esnafın ekonomideki rolünü şu sözlerle anlatıyor: “Bizim gibi ufak esnaf piyasanın sibobudur. Fiyatı, kaliteyi, tamiri biz dengeleriz. Ama fabrikasyon sistemine ayak uyduramadık. Aslında meslek ölmedi, biz uyum sağlayamadık.”

Balıkesir'de Deri Kokusu Değil Yapıştırıcı Kokusu Var! - 4. resim

El Emeği Kültürü Kayboluyor

Balıkesir’de bugün sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen ayakkabı ustaları, sadece ayakkabı dikmiyor; aynı zamanda bir kültürü yaşatıyorlar. Bir zamanlar her çocuğun yaz tatilinde bir ustanın yanında “çıraklık” yaptığı dönemler geride kaldı. Şimdi gençler bu mesleğe değil, “kısa yoldan para kazanmaya” yöneliyor.

Ancak her iki usta da aynı konuda hemfikir: “El emeği bitmez. Çünkü ayağın olduğu yerde ayakkabı da olur. Biz olmasak bile, bu işin bir yerlerde devam etmesi gerekir.”

Balıkesir’in Kundura Kültürü

Balıkesir, geçmişte Türkiye’nin sayılı el üretim merkezlerinden biriydi. Kentin eski çarşısında 1980’lerde 60’tan fazla kundura atölyesi bulunuyordu. Bugün ise sayısı 10’un altına düştü. Ancak hâlâ “ölmeyen bir emek” olarak ayakta: Derinin kokusu, çekiç sesinin yankısı ve yılların emeğiyle…

Kaynak: Haber Merkezi
kundura ayakkabı meslek