Tarihte Bir Yolculuk: Thebe Havran, İlyada destanında, ormanlık Plakos eteğinde yüksek kapılı THEBE olarak adlandırılan kentin lokalizasyonu konusunda Alman araştırmacı ( Nümizmatik/Sikke uzmanı ) Josef STAUBER’in görüşünü inceliyoruz…
Tarihte Bir Yolculuk: Thebe Havrana
Edremit’in kuzeyinde bulunan PAŞA DAĞI (620 Metre) civarında DERELİ Köyü yakınlarında bulunuyor. STAUBER bu çevrede tesbit ettiği mermer sütun, sarnıç, keramik parçaları ve küçük bir ortaçağ kalesi kalıntılarına dikkat çeker. Ancak kentin yeri başka araştırmalara göre Havran’a bağlı ve Havran’a yaklaşık 15 km uzaklıkta bulunan KUMLUCA mevkiinde ve TEPEOBA köyündedir. Bu görüş yörede araştırmalar yapan Prof.Dr.Engin BEKSAÇ tarafından da doğrulanır. Çünkü Engin BEKSAÇ tüm yörede, MYSİA bölgesinde çok önemli yüzey araştırmaları yapmış ve çok yakındaki ADRAMYTTEİON/ÖREN kazılarını gerçekleştirmiş bir bilim adamı, yöreyi en iyi tanıyan araştırmacıdır.
M.S. 2.yüzyılın ikinci yarısında Thebe şehrinde para basıldığı Josef Stauber tarafından belirtilmiş ve şehrin bu dönemde de varlığını sürdürdüğü düşünülmüştür. Bronz Thebe paralarından birisi de Briths Museum’da bulunmakta olup, bir tarafında “uzun giysili bir kadın” diğer tarafında ise “uçları birleşmiş üç hilal” olduğu belirtilmektedir.
Strabon kendi döneminde şehrin terk edilmiş olduğundan söz etmekte, bu bölgedeki şehirlerin kış sellei nedeniyle terk edilmiş olduğunu ifade eder
KUMLUCA MEZARLIĞI
Eybek dağlarının güney eteklerindeki geniş düzlükte fıstık çamı dikim sahası ortasında TEPEOBA hudutlarında Havran’a 15 km uzaklıkta çok eski bir mezarlık. Yaklaşık 20 dönüm genişliğindeki mezarlıkta 10’dan fazla Tümülüs görülmektedir. Ayrıca 100’den fazla mezar bulunmaktadır. Mezarların büyük kısmı kaçak kazılarla tahrip edilmiştir. Üzerinde kızılçam ağaçları bulunan mezarlıkta büyük taşlar yanında mezar kapağı olarak tuğla parçaları görülmektedir. Mezarlığın doğusundaki derede yaklaşık 20 m yüksekten dökülen şelalenin yukarısında bir köprü kalıntısından bahsedilmiş olmakla birlikte bulunamamıştır.
THEBE HARABELERİ
Mezarlığın 500 m kuzeyinde (Orman idaresine ait fıstık çamı dikim sahasında) doğu batı yönünde yaklaşık 300 m uzunluğundaki duvar ile birlikte bir takım kalıntılar dikkat çekicidir.
Kumluca ovasının ve ormana ait fıstık dikim sahasının batısında yaklaşık olarak 10×15 m genişliğinde ve 10 m yüksekliğinde bina kalıntısı, özellikle kuzey tarafında kemerli giriş kapısı ve işlenmiş taşlar dikkat çekicidir. Harç kullanılmamıştır. Yapıda kullanılan taşlar çok büyük ve muntazamdır. Bütün ova ve Hanlar yolu üzerindeki yamaçlarda yüzlerce dönüm arazide şehrin kalıntıları görülmektedir. Araziye yayılmış durumdaki harabelere ve kapladığı alana bakıldığında THEBE şehrinin çok büyük bir yerleşim olduğu görülmektedir.
2)LYRNESSOS
Strabon’a göre doğal bir kale durumunda olan ve kendi zamanında terk edilmiş olduğu belirttiği Lyrnessos, Plinius’a göre Euenos (Havran Çayı) nehri kıyısındadır.
Josef Stauber’e göre Lyrnessos, Havran Büyükdere köyünde Aladağ üzerindeki tepelerde olmalıdır. Oldukça yüksek bir tepe olup bütün Edremit, Havran ve Burhaniye ovaları görülmektedir. Burada seramik parçalardan, Prehistorik bir yerleşim ve tepeyi bilezik gibi çeviren bir kaleden söz etmekte ve buradaki küçük kap kırıklarını M.Ö. 2000 yıllarına tarihlemektedir. Etrafı taş duvarlarla çevrilidir. Duvarlar gayrı muntazam ve harçsızdır. Kaçak kazılarla ve zamanın yıpratıcı etkisiyle tahrip olmuştur. Tepenin hemen güneyinde daha aşağıda bulunan ve “Maltepe arası” denilen tepenin eteklerinde kaçak kazılar sonucu bakır paralar ile keramik parçaları bulunmuştur.
Tepenin güneybatısındaki Aşağı Ala Çalı veya Küçük Ala Çalı’nın batısında bulunan küçük tepeye halk arasında “Mura bucağı” denilmektedir. Buradaki kaçak kazılar sonucunda tuğla ve keramik parçaları çıkmıştır.
3)ASTYRA
Ayrıca Havran’a yaklaşık 5 km uzaklıkta bulunan Küçük Çal tepesindedir. Havran’ın güneydoğusunda barajın yanında bulunan tepenin İnboğazı mağaralarına bakan tarafı kayalık ve uçurumdur. Tepenin üzeri ve etekler zeytinliktir. Tepeye halk arasında “Çıvga Tepe” veya “Kaptanın Yeri” deniliyor.
Havran Belediyesinden edinilen bilgiye göre Strabon’un “…içinde Astyrene Artemisi için kutsal bir alanı bulunan Astyra köyü…” olarak bahsettiği yerde Stauber tarafından M.Ö. 2000 yılına tarihlenen seramik kırıkları bulunmuş ve burasının Hellenistik-Roma yerleşim yeri olabileceği görüşü ileri sürüldü. Tepenin batı eteklerinde bol miktarda mezar kapağı, tuğla parçaları, keramik parçaları ile vazo ve yağ kandili parçaları görülmektedir. Tepenin en yüksek yerinde 8-10 m derinliğinde ve 5-6 m genişliğinde ana kayaya oyulmuş çok büyük bir su sarnıcı vardır. Etrafı sonradan duvarlarla çevrilmiştir. Tepede yapılan kaçak kazıların sonucu olarak yer yer duvar kalıntılarına tesadüf edilmektedir. Sarnıcın 100 m doğusunda içi toprakla doldurulmuş bir başka sarnıç daha vardır. Duvarlarında merdiven izlenimi veren muntazam oyuklar mevcut.
BÜLTEN