Yandı Gülüm Keten Helva!
Balıkesir'de beceriksizlikleri ile kırmak istemedikleri insanlar için "gülüm" sözcüğünü bu cümleye katıyor... Yandı gülüm keten helva!

Yandı Gülüm Keten Helva!
Balıkesir’de beceriksizlikleri ile kırmak istemedikleri insanlar için “gülüm” sözcüğünü bu cümleye katıyor… Gelin bu cümlenin derinine inelim.
Rivayete göre;
Günün birinde bir helvacı dükkanında ustası yeni çırağına keten helva yapmasını söyler ve kısa bir süreliğine dükkandan gider. Sivri akıllı yeni çırak, ustasından daha akıllı olduğunu göstermek amacıyla hem ateşten hem de zamandan kazanmak için keten helva ile koz helvayı aynı yerde pişirmeye kalkar.
Tabii ki farklı ısılarda yapılması gereken işi aynı yerde yapmaya kalkınca olanlar olur. Dükkana dönen usta ortalığın yangın yerine döndüğünü görünce “yandı gülüm keten helva” şeklinde feryadı basar. Bu söz zamanla tecrübesizlik, bilgisizlik, düşüncesizlik gibi nedenlerle kaçırılan fırsatların ardından bir başarısızlık olduğunda o güne kadar bütün kazanımların kolayca kaybedilebileceğini ifade etmek için kullanılmaya başlar.

Aslında bu hikâyenin ana konusu, liyakattir.
İşi ehline vermezseniz, işe layık olanı görevlendirmezseniz işin sonun mutlaka yangın misali kayıp ve zarar olacağını göstermektedir. Bu hikâyede yer alan çırak ve usta ise; toplumda tasvip edilmeyen iki tipi insanı temsil etmektedir. Birincisi bir işi yapabilecek eğitim, bilgi, tecrübe, yetenek ve beceriye sahip olmadığı halde makam ve unvan hırsıyla sorumluluk almaya heveslenen kendini bilmez kişilerdir.
İkincisi ise bunlardan daha da kötüdür. Kendi çıkarlarını ve gücünü korumak adına küçük menfaat uğruna bu kendini bilmezlere görev verenlerdir. Genellikle bunlar arasında yalakalık- itaat çerçevesinde al gülüm ver gülüm şeklinde simbiyotik bir ilişki vardır. Bunlar küçük emelleri uğruna toplumu ve kendilerini ne kadar büyük felaketlere sürüklediklerinin ya farkında değildirler ya da bu günahını göze almaktadırlar.