ADALET VE HUZUR, İKİ ÖNEMLİ UNSUR
Adalet kelimesi, dengeli davranmak, düzeltmek, bir hakkı sahibine teslim etmektir. Adaletin zıddı zulümdür. Burada ;“Zulüm ile abad olanın ahiri berbat olur”...
Adalet kelimesi, dengeli davranmak, düzeltmek, bir hakkı
sahibine teslim etmektir. Adaletin zıddı zulümdür. Burada ;“Zulüm
ile abad olanın ahiri berbat olur” gerçeği vardır.
Adalet saadet getirir. Bu nedenle yönetimde, şahitlikte, yargıda,
aile içi ilişkilerde ve ticarî hayatta adaletli olmak gerekir.
Adalet; insanlar arasında herhangi bir makam, mevki farkı
gözetmeksizin hükmü yerine getirip hakkı teslim etmektir. Eğer
insan insafsız olur ve taraf tutmaya da başlarsa o zaman gerçekleri
göremez..
Hz. Muhammed (sav) “Adalet güzeldir, yöneticilerde olursa daha
güzel olur” buyuruyor. Çünkü Adaletin hâkim olduğu yerde silahın
yeri yoktur, huzur ve güven vardır.
İlahi kitabımızda; “Allah size, emanetleri ehline vermenizi ve
insanlar arasında hükmettiğinizde adalete uygun tarzda hükmetmenizi
emreder. Allah bununla, size ne de güzel öğüt verir!” buyrulur
(Nisa sûresi, 4/58)
İslamiyet’te; “Bir gün adaletle yönetip hükmetmek, altmış yıl
(nafile) ibadetten hayırlıdır.” ifadesi yer alır. Adaletin
kantarını bozanlar, bir gün gelir ona muhtaç olurlar.
Hadis-i şerifte;”İnsanları idare eden bir kimse kendini ve ailesini
düşündüğü gibi yönettiklerini de düşünmedikçe kıyamet günü cennetin
kokusunu bile alamaz.” Buyrulur.
Hz. Ömer (r.a.) bir Kıptî’ye tokat atan Mısır valisi Amr b. As’ın
oğlunu sorgulayıp ceza olarak Kıptî’nin de ona tokat atmasını
istemesi, bir yöneticinin adalet anlayışının en güzel
örneğidir.
Toplumsal yaşantımızda ikbal ve saltanatın her türlüsü geçicidir.
Adaletin olmadığı yerde, haksızlık zuhur eder ve huzurun yerini
kargaşa alır.
Peygamberimiz (sav); “İsrail oğulları, haksızlık yapmaları yüzünden
helâk oldular. Bunlar fakirler üzerinde en şiddetli cezaları tatbik
eder, nüfuzlu ve zengin olanları cezadan muaf tutarlardı. Vallahi
Muhammed’in kızı Fatıma da aynı işi yapsa elini keserdim.”
buyururlar.
Adalet; her şeyi layık olduğu yere koymak, haksızlığa karşı doğru
hüküm vermek, insanlar arasında din, dil, ırk, cinsiyet farkı
gözetmeden herkese eşit muamele yapmaktır.
Atalarımız geçmişte bu anlayışla hareket ettiği için asırlarca
farklı kültür ve farklı ırklara mensup milyonlarca insanın
kardeşçe, huzur içinde bir arada yaşamalarını sağlamıştır. Ne zaman
ki hak ve adaletten ayrılmalar başlamış, işte o zaman bölünmeler
olmuştur.
Hz. Ömer (r.a.) herkese eşit davranmış; soyluluk, zenginlik,
akrabalık, makam gibi unsurların adaleti engellemesine kesinlikle
izin vermemiştir. Ona göre ;“Adalet mülkün temelidir. Fırat
kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa, bundan kendimi sorumlu bilirim”
sözü meşhurdur.
Adalet; savaşta, barışta, ölçü ve tartıda, çalışan kesime ücret
dağıtımında, mal paylaşımında, eşimize, dostumuza, hayatın her
alanında hava, su ve güneş kadar önemlidir. Atalarımız’ın;
“Adaletin kestiği parmak acımaz” sözünün güvene dayandığını
biliyoruz. Bu nedenle adaletin tecellisi toplum’un huzur
kaynağıdır. Onu ne bozmalı ne de ihlal elmeliyiz.