Mezleği Ağacının Gölgesinde Unuttuğumuz Şifa

Altıeylül Mahallesi’nin sessiz bir sokağında, zamanın içinden usulca süzülen bir ağaç var.

Mezleği Ağacının Gölgesinde Unuttuğumuz Şifa

Altıeylül Mahallesi’nin sessiz bir sokağında, zamanın içinden usulca süzülen bir ağaç var. Ne bir tabela uyarıyor bizi, ne bir yönlendirme levhası… Oysa Balıkesir’in tam ortasında, 30 metrelik görkemiyle bir tabiat harikası yükseliyor: Toros köknarı. Biz ona halkın dilindeki sıcak adıyla seslenelim: Mezleği Ağacı.

Çiğdem Sokağı’ndan geçenlerin pek çoğu belki bu ağacın yanından her gün geçiyor, ama çok azı başını kaldırıp gövdesine, yaprağına, kozalaklarına bakıyor. Çünkü şehir büyüdükçe, biz küçülüyor; beton yükseldikçe, köklerin değerini unutuyoruz.

Oysa bu ağaç sadece bir ağaç değil. Kozalaklarından süzülen, halk arasında “mezda” ya da “mezleği sakızı” denilen reçinesi, yüzyıllardır çıbanlara, yaralara, iltihaplara karşı kullanılıyor. Bugün bile Toroslar’da, Kahramanmaraş yaylalarında bu sakızın peşine düşenler var. Kilosu altınla yarışır hale gelmiş durumda.

Ama belki de asıl mesele para değil, bilgi… Şifa arayan insanın doğayla bağını kaybetmesi. O yüzden bugün bu ağacı yazmak istedim.

Bir tesadüf değil belki de: Üsküdar Üniversitesi’nde okuyan genç bir Antalyalı öğrenci, Fatih Özen, bu sakızın anti-inflamatuar (iltihap önleyici) etkilerini bilimsel olarak araştırmış. Projesi TÜBİTAK tarafından kabul edilmiş. Halkın bin yıldır bildiğini, bilim yeni yeni anlamaya çalışıyor. Ve bu genç bilim insanı şöyle diyor:

“Halk ilacından bilimsel veriye bir yolculuk başlattık.”

Ne güzel söylemiş. Çünkü bu topraklarda nice bilgi, nice şifa unutulmaya yüz tuttu. Bizler bazen bilgiye sadece ekranlarda ulaşabileceğimizi sanıyoruz. Oysa doğa konuşur. Ağaç konuşur. Yeter ki biz susup dinleyelim.

Altıeylül’deki o ağacı yeniden görmek gerek. Yalnızca bakmak değil, görmeye çalışmak. O ağacın gölgesinde bir şehrin geçmişi de, geleceği de saklı olabilir. Belki bir çocuk, onun dibinde oynarken sağlığın ne kadar doğal bir şey olduğunu fark eder. Belki bir yaşlı, ağacın kabuğuna dokunurken kendi gençliğini hatırlar.

Doğayla bağ kurmak, bir lüks değil; bir ihtiyaçtır. Beton arasında sıkışıp kalan bir şehrin yeniden nefes alması, belki o mezleği ağacını fark etmemizle başlar.

Gelin, bir sabah o sokağa uğrayalım. Kafamızı kaldırıp ağaca bakalım. Çünkü bazen en kıymetli bilgi ne bir kitapta, ne bir laboratuvarda… Bazen bir ağacın gövdesinden damla damla süzülür.

Balıkesir Altıeylül ağaç çiğdem sokak kozalak toros dağları tübitak bilimsel Üsküdar
SON DAKİKA HABERLERİ

Macit Ermiş Diğer Yazıları