Koltuk Güç Vermez, Karakteri Ortaya Çıkarır

Koltuk Güç Vermez, Karakteri Ortaya Çıkarır Siyaset bir hizmet yolculuğudur. Her seçim, bir yetki devridir. Halk size...

Koltuk Güç Vermez, Karakteri Ortaya Çıkarır

Siyaset bir hizmet yolculuğudur. Her seçim, bir yetki devridir. Halk size güvenmiştir, size sorumluluk vermiştir. Ama ne yazık ki bu yolculukta zamanla koltuğun etkisiyle değişen yüzlere, unutulan dostluklara ve geride bırakılan değerlere sıkça tanık oluyoruz.

Siyaset uzun bir yolculuktur. Bazen dikenlidir, bazen alkışlarla süslenmiştir. Ama ne olursa olsun, en tehlikeli an, varış noktasına ulaştığınızı sandığınız andır.

Siyaset, bazılarının gözünde bir kariyer basamağıdır, bazılarının gönül davası. Ama unutmamak gerekir ki her iki niyetin de sınandığı yer, oturulan koltuktur. O koltuk, kimini büyütür; kiminin ise maskesini düşürüp, içini dışına çıkarır. Kimse bir günde değişmez. Ama güç eline geçtiğinde kimin ne olduğunu daha net görürüz.

Bugünlerde siyasetin her kademesinde, koltukla birlikte değişen yüzler görüyoruz. O koltuk bir anda insanın aynası oluyor. Kimin ne kadar karakterli olduğunu, vefayı mı yoksa vefasızlığı mı tercih ettiğini, dostluklara mı yoksa çıkar ilişkilerine mi meylettiğini ortaya koyuyor.

Siyasette mesele koltuktan güç almak değil, koltuğa güç vermektir. Çünkü koltuk dediğin bir tahta parçasıdır. Asıl anlamını oturanın duruşuyla kazanır. Eğer siz geçmişinizi unutur, sizinle yıllarca yol yürüyenleri yolda bulduklarınıza değiştirirseniz, o koltuk sizden sonra ardında sadece buruk bir hikâye bırakır.

Koltuklar geçicidir. Bugün oturduğunuz yer, yarın bir başkasının olabilir. Önemli olan, o koltuktan kalktığınızda geride ne bıraktığınızdır: Bir güven mi, yoksa kırgınlık mı?

Birçoğumuz şu soruyu sormadan edemiyor: "Yola kimlerle çıktın, şimdi kimlerle yürüyorsun?"

Zira siyasetçinin en büyük sınavı, geçmişini unutmamaktır. Zor zamanlarında yanında olanları, ilk adımı beraber attığı dostlarını, sizi siz yapan değerleri hatırlamak, sadece insani bir erdem değil, siyasi bir asaletin göstergesidir.

Eleştiriye kulaklarınızı kapatmak, sizi daha güçlü yapmaz. Aksine yalnızlaştırır. Çünkü etrafınızı sadece sizi pohpohlayanlarla doldurursanız, gerçekleri duyamazsınız. Oysa size zaman zaman “Yanlış yapıyorsun” diyebilen insanlar, aslında sizin en kıymetlilerinizdir. Onlar sizden bir şey beklemeyen, sadece iyi olmanızı isteyenlerdir.

Emek, vefa, dostluk, kardeşlik… Bunlar siyasette lüks değil, zorunluluktur. Kimse sizi alkışlarken değil, yalnızken kimlerin yanınızda olduğunu hatırlar. Yalnızken size destek verenlerin kıymetini bilmez, koltukla birlikte hayatınıza giren sahte alkışçılara kapılırsanız; yolun sonunda ne dost kalır, ne onur. Çünkü siyaset sadece projelerle değil, insan ilişkileriyle de yapılır. Ve bir gün o ilişkiler sizi ya taşıyacak, ya da yalnız bırakacaktır.

Siyaset bir gönül işidir. Ve gönül işinde en büyük tehlike, egolardır. Egonuza yenilirseniz; doğru söyleyenleri uzaklaştırır, sadece sizi pohpohlayanların etrafını sardığı bir yankı odasında hapsolursunuz. Oysa size “Yanlış yapıyorsun” diyebilen biri varsa etrafınızda, şanslısınız. Çünkü o kişi sizden çıkar beklemiyordur. Sizi seven odur. Gerçek dost odur. Dost acı söyler çünkü canınızın yanmasını değil, yolunuzu bulmanızı ister.

Koltuğa oturduğunuzda kulağınızı sadece alkışlara değil, eleştirilere de açmalısınız. Size sürekli hoşunuza gidecek şeyler söyleyenler değil, arada bir canınızı sıkan ama sizi hayatta ve siyasette diri tutan insanlar kıymetlidir. Bu yüzden sizi eleştirenleri düşman değil, pusula olarak görün. Çünkü en doğru yönü onlar gösterir.

Bugün koltuk sizinse, yarın bir başkasının olacak. Bu gerçek değişmez. Ama asıl mesele, o koltuktan kalktığınızda nasıl anılacağınız. Adınız vefasızlıkla, kibirle, çıkarcılıkla mı anılacak; yoksa hakkaniyetle, dürüstlükle ve samimiyetle mi?

Seçim sizin. Ama unutmayın, halk her şeyi izliyor. Unutmaz. Not alır. Vakti geldiğinde de hesabı görür. O koltuk baki değil. Bugün sizin olan, yarın bir başkasına nasip olur. Geriye sadece duruşunuz kalır. Ne kadar sadık kaldınız ilkelerinize, kimleri yarı yolda bıraktınız, kimleri yanınızda taşıdınız... Bütün bunları halk unutur sanırsınız, ama hafıza güçlüdür. Toplum zamanla her şeyi yazar, kaydeder, günü geldiğinde de ortaya döker.

Bugün güçlü olabilirsiniz. Ama esas mesele, güçlüyken nasıl davrandığınızdır. Çünkü herkes zirveye çıkar, ama kimse orada ebediyen kalmaz. Size doğruyu söyleyenlerden korkmayın. Asıl alkışlayanlara dikkat edin. Çünkü sizi uçuruma sürükleyen alkış sesidir.

Siyaset, adam gibi adamların işidir. Koltuğa değil, ilkeye yaslananların işidir. Emeğe, vefaya, dostluğa, sadakate kıymet verenlerin işidir.

Bu yazı bir uyarı değil, bir hatırlatmadır. Siyaset uzun bir yol. Unutmayın: Nereden geldiğini bilen, nereye gideceğini de bilir.

SON DAKİKA HABERLERİ

Onur Ayan Diğer Yazıları