BAHANEMİZ YOK, YÜCE ALLAH VE SON PEYGAMBERİ ŞAHİTLERİMİZDİR

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulur; “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve...

Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulur; “Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir müjdeleyici, bir uyarıcı; Allah’ın izniyle kendi yoluna çağıran bir davetçi ve aydınlatıcı bir kandil olarak gönderdik.” (Ahzâb Suresi, 45-46)

Hz. Peygamberin insanlara yönelik görevlerinden biri onlara “şahitlik” etmektir. İnsanlara düşen görev ve sorumluluk bu “şahitliğin” lehlerine olmasına çalışmaktır. Şahitlik görevini sadece Hz. Muhammed değil, yüce Allah, melekler ve ilim sahipleri de yapacaklardır. Bu konuda Kur’an-ı Kerimde şöyle buyurulur “Allah, melekler ve ilim sahipleri, ondan başka ilah olmadığına adaletle şâhitlik ettiler. Ondan başka ilah yoktur. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Âl-i İmrân Suresi, 18 ) Burada yüce Allah’ın şahitliği, delilleri ortaya koyarak, kitaplar ve peygamberler göndererek onlar üzerine insanları tefekküre davet etmesidir. Aynı zamanda şahitlik görevini Müslümanlar da yapacaklardır. Kişi kendi kendisinin şahidi olacaktır yeri geldiğinde. Yüce Allah “Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sulplerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” demişti. Onlar da, “Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)” demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. ( A’raf Suresi, 172) “Artık insan, kendi kendinin şahididir.” (Kıyâmet Suresi, 14) buyurarak bizleri uyarmıştır.

Peki Hz.Muhammed nelerin şahididir?

Her şeyden önce O,Tevhidi inanç sisteminin doğruluğunun şahidi. Ahiret ve ahiette cereyan edecek olayların, özellikle Cennet ve Cehennemin varlığının şahidi. Hakkın, hakikatin, adaletin, şefkat ve merhametin…vb. her şeyin şahididir. Şahitlik şehadet edenin yüksek mertebesi ile daha da anlamlı olur. Biz müslümanlar için en değerli şahitlik yüce Allah ve Hz. Muhammed’in şahitliğidir.

Dini hayatımızda hüsn-ü şehadet kavramı önemli bir yere sahiptir. Hz. Enes (ra) anlatıyor: “Resûlullah’ın yanından bir cenaze geçti. Oradakiler, cenazeyi hayırla yâd ettiler. Peygamber Efendimiz: “Vacib oldu!” buyurdular. Sonra bir cenaze daha geçti. Bunu kötü sözlerle yâd ettiler. Resûlullah yine: “Vâcib oldu!” buyurdular. Hz. Ömer (ra): “Ya Resulallah! Her iki cenazeye de vacip oldu buyurdunuz. Vacip olan nedir?” diye sordu. Peygamber Efendimiz: “Öncekini hayırla yâd ettiniz; ona Cennet vacip oldu. İkincisini kötülükle yâd ettiniz; ona da Cehennem vacip oldu. Sizler Allah’ın yeryüzündeki şahitlerisiniz!” buyurdu.

Sevgili peygamberimiz bile uhdesine verilen yüce görevin ifası konusunda yüce Allah ile birlikte ashab-ı kiram’ı şahit göstermiştir. Veda hutbesinde; “İnsanlar! “Yarın beni sizden soracaklar ne diyeceksiniz? Sahabe-i kiram hep birden şöyle dediler; “Allah’ın elçiliğini ifa ettiniz, vazifenizi hakkıyla yerine getirdiniz, bize vasiyet ve nasihatte bulundunuz, diye şehadet ederiz”. Bunun üzerine Resul”i Ekrem Efendimiz şehadet parmağını kaldırdı, sonrada cemaatin üzerine çevirip indirdi ve şöyle buyurdu;

SON DAKİKA HABERLERİ

Kamil Akyürek Diğer Yazıları