Bir Zaman Yolculuğu
Bir Zaman Yolculuğu Gül kokusu… Birçoğumuz için bir çiçekten çok daha fazlasıdır. Gül, geçmişin en zarif hatırasıdır, bir dönemin belki de en naif simgesidir....
Bir Zaman Yolculuğu
Gül kokusu…
Birçoğumuz için bir çiçekten çok daha fazlasıdır. Gül, geçmişin en zarif hatırasıdır, bir dönemin belki de en naif simgesidir. Ve bir gül kolonyası… O şişeyi her açışımızda, içinden yayılan o tanıdık koku, adeta geçmişin kapılarını aralar. Çocukluğumuzda, bayram sabahları o kokunun her yere yayıldığı o özel anlar, ne kadar da canlıdır hâlâ aklımızda.
O zamanlar, bayramlar sabahı gül kolonyası, evin her köşesine sinerdi. Annenin ya da babaannenin ellerinde, o parfüm şişesini gördüğümüzde içimizi bir mutluluk kaplardı. Sadece parfüm değil, bir başka şey vardı… O koku, taze sabahın, bayramın ve çocukluğumuzun kokusuydu. O günlerde, her bayramda evin içi bir gül bahçesine dönüşür, misafirler gelmeden önce odalar, gül kolonyasıyla temizlenirdi. Ve biz çocuklar, kokusunu ciğerlerimize çekerek, bayramın neşesiyle mutlu olurduk.
Ve ya o yaz akşamları… Havanın sıcak ama bir o kadar da serinletici olduğu o günlerde, dışarıda oynarken kokusunu aldığımızda, birden bayram sabahı gibi hissetmeye başlardık. Gül kokusu, zamanın o geçici ama değerli anlarını hatırlatırdı. Çünkü o koku, sadece bir koku değil, aynı zamanda bir duyguydu. Bir masumiyetin, bir sevinç anının, bir hasretin kokusuydu.
Gülün gücü, sadece kokusunda değil, aynı zamanda anlamında da yatar. Bir çiçekten çok daha derindir o. Her petalinde bir anı, her kokusunda bir duygu gizlidir. Bayram sabahları gibi, hayat da bazen aynı şekilde temiz ve saf kokar. Zaman geçse de, bir gül kolonyasının kapağını araladığınızda o anı, o günü, hatta çocukluğunuzun en güzel günlerini hatırlarsınız. Çünkü gül kokusu, sadece bir koku değil; zamanın, geçmişin, huzurun ve mutluluğun kokusudur.
Çocukken, bayram sabahları kapıdan girmeden önce misafirlerimizin bizi ilk olarak gül kolonyası ile karşılaması, adeta bayramın başladığını duyurduğumuz bir işaretti. O anda, bir anda dünya sadece o bayram sabahına, o kokulara, o neşeye odaklanırdı. Gül, bizi geçmişten alıp, geleceğe doğru hafifçe savuran bir köprü gibiydi. Bayram sabahlarının her bir detayı, her bir kokusu, zamanla kaybolsa da, gül kokusu hafızalarımızda taze kalır.
Ve biz şimdi, bu kokuyu bir kez daha alırken, o eski bayram sabahlarını, çocukluğumuzu, ailenin sıcaklığını, bayramın o huzur veren dokusunu hatırlıyoruz. Gül kolonyası, her zaman geçmişin hüzünlü, aynı zamanda umut dolu hatıralarını taşır. Bir şişe gül kolonyası, aslında sadece bir parfüm değil, bir zaman yolculuğudur. Her damlasında, bir bayram sabahı, bir gül bahçesi, bir anı saklıdır.
Ve belki de en güzel tarafı şu: Gül kokusu, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini hatırlatırken, bir o kadar da bizi geçmişin huzuruna ve masumiyetine götürür. Bayramlarda, çocukken hissettiğimiz o tarifsiz mutluluğu, gül kolonyasının kokusunda buluruz.
Fatma Kara