Denize Beş Kala
Denize Beş Kala
Nihayet bahara kavuştuk, hava ısındı ve haliyle deniz sezonu da yavaş yavaş başlama yolunda. Gerçi şimdiden keyfini çıkaranlar da yok değil o tertemiz serin suların. Üç tarafı denizlerle çevrili ülkemin, turkuaz rengiyle büyüleyen, dantel gibi kıvrımlı Ege sahilleri de sularında şifa bulmak, güneşinde enerji depolamak isteyenleri misafir etme telaşında şu sıralar. Hal böyle olunca hepimizin şahit olduğu ancak çevreyi önemseyenlerin bir hayli üzüldüğü ve müdahale ettiği olumsuz durumlar için her ne kadar demokratik olmasa da plaj, sahil ve denizden faydalanmak için “deniz kültürü” ile ilgili duyarlı olunmasından yanayım ve bu nedenle de bu konudaki düşüncelerimi dile getirmek istedim bu yazımda.
Öncelikle 3621 sayılı Kıyı Kanunu hatırlatmak istiyorum sahilleri işgal edenler ve buna müsaade edenler için, “Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Kıyılar, herkesin eşit ve serbest olarak yararlanmasına açıktır, Kıyı ve sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir. Kıyıda ve sahil şeridinde planlama ve uygulama yapılabilmesi için kıyı kenar çizgisinin tespiti zorunludur.”
Kanunun aksine, çeşitli özel işletmeler, belediyelere işgaliye adıyla belli bir kira bedeli ödeyerek sahillerde çeşitli hizmetler sunuyorlar, planlama ve uygulamanın neredeyse denizle kucaklaştığı. Genellikle plaj kulübü adı altında kullanılan bu yerler için de plaj giriş ücreti olarak fahiş ücretler talep ediyorlar. Tüketici hakları dernekleri ve konunun uzmanı avukatlara göre ise “sadece denizden yararlanmak isteyen kişilerden plajlara girişte ücret alınması, yasalara tamamen aykırı” açıklaması yapılıyor. Hatta bu konuda açılmış ve kamu lehine kazanılmış emsal davalar da mevcut. Konuyla ilgili kapsamlı bir rapor hazırlayan Tüketici Sorunları Derneği’nin avukatları, kanun kapsamında olmayan taleplerin ve uygulamaların hem Anayasa’ya hem de Kıyı Kanunu’na aykırı olduğunu savunuyorlar.
Bu işgallere sebep olan “sahillerin piknik alanı olarak kullanılması, çer, çöp bırakılması, ortak paylaşımda bulunan bir yer olmasının önemsenmemesi ve uygunsuz davranışlarda bulunulması” gibi durumların, civar otel müşterilerini rahatsız etmesinin yanında yöre halkının da zaman zaman şikâyetçi olması karşısında, irdelenmesi gereken sosyolojik bir sorun olduğunu düşünüyorum. Sırf bu nedenlerle halka kapatılan ve sitelerin özel plajı haline getirilen yerler de var. Her ne kadar gerekçeleri ikna olmamı sağlamasa da, daha paylaşımcı çözümlerle önlem alınabileceğini savunsam da, mağduriyetlerini dinlediğim zaman hak vermiyor da değilim bu tavırlarına.
İşletme sahiplerinin bakımını üstlendiği plajlar hariç diğerlerinin özellikle de hafta sonları geldiği duruma sizler de şahit olmuşsunuzdur. Hatta denizin geri verdiği ve ne mantıkla denize atıldığına anlam veremediğim evsel atıklar, enjektör, iğne, serum gibi tıbbi atıkların oluşturduğu fiziksel kirliliğin yanında, bir de yine insanlığın katkısıyla oluşan biyolojik ve kimyasal kirlilik de var sahillerde. Zaman zaman çevreci arkadaşlarımla katıldığım sahil temizliği etkinliklerinde, gördüklerim beni şaşkına çevirirdi. Bir insan, bebeğinin bezini, parçalanmış terliğini, yırtılmış mayosunu, kırılmış sandalyesini ve saymakla bitmeyen bilumum nesneleri nasıl bir aymazlıkla, çöp kovaları yerine oturduğu yere bırakıp gider. Her etkinlik sonrasında mutluluğum, çöpten kurtarılmış kumsalın görüntüsü, kazanımım ise kıyılarda biriken yosunu kirlilik olarak addedip denize girmeyen ancak bir sürü atığı da bırakıp gitmekten rahatsız olmayan bu şahsına münhasır insanların neden böyle davrandıklarına dair, aramızdaki sosyolog ve psikolog arkadaşların görüşlerini dinlemek olurdu.
Bütün bunların yanında bir de Mavi Bayraklı diye öğündüğümüz birçok plajımızın zaman içinde Mavi Bayrak Kriterleri’nden uzaklaştığı konusu var elbette. Ana başlıkları ile “çevre eğitimi ve bilgilendirme, yüzme suyu kalitesi, çevre yönetimi, can güvenliği ve hizmetler” olan kriterlerin detaylarını bilenler ne demek istediğimi daha iyi anlayacaklardır. Sahip olunan bütünsel varlıklara sahip çıkabilmek ve koruyabilmek için, onlar hakkında bilgi sahibi olmak önemli elbette.
Bu arada deniz sezonundan açılan konunun buralara kadar gelmesi tedirgin etti beni önce, konuyu dağıttım mı acaba diye. Sonra baştan sona okudum, yok tam da anlatmak istediklerimi bir başlık altında toplamışım. Umarım sizlerin de duyarlı olduğu bir konudur ve okurken keyif alırsınız. Temiz sahillerde keyifli bir yaz sezonu dileğimle…
Demet TOK
Şair/Yazar