Hayat bir okuldur..
Öğrenme fiili, insanların gördükleri, duydukları, tanık oldukları, yaşadıkları ve okudukları üzerinden edinilen, şekillenen bir faaliyet olarak, hem tek tek...
Öğrenme fiili, insanların gördükleri, duydukları, tanık oldukları, yaşadıkları ve okudukları üzerinden edinilen, şekillenen bir faaliyet olarak, hem tek tek bireylerin hem de bir bütün olarak toplumun gelişiminde önemli bir rol oynar.
Süreklilik isteyen bir etkinlik olarak öğrenmenin sınırı olmaz. Edinilen her yeni bilgi, öğrenme istek ve sorumluluğunu kuşanmış her bireyi araştırma ve incelemeleri ışığında yeni ufuklara doğru yönlendirir.
Bir hayattan (pratiğin içinden) bir de kitaptan (okuma faaliyetinden) öğrenmek vardır. Bütünlüklü ve gelişkin bir öğrenme pratiği, bu iki yönün birleştirilmesi doğrultusunda sergilenebilir. Bu noktada asıl önemli olan, bu pratiğin yöntemine sahip olma becerisini gösterebilmektir.
Bilginin ve bu bilgiyi öğrenme sınırı olmadığı gibi bu sonsuzluk deryasında, hedefleri doğrultusunda, yılmadan ve usanmadan yüzmeyi becerebilmektir. Ve yine öğrenme isteği canlı kaldığı müddetçe gelişerek yetkinleşir. B. Brecht, öğrenmenin önemini “Öğrenmeye Övgü” adlı şiirinde şöyle dile getirmektedir; “Öğren en basiti, zamanıdır/Sakın geç deme/öğren abeceyi, çok geç değil gerçi/Öğren ama, başla/Koru kendini yılgınlıktan/her şeyi öğrenmelisin/Çünkü sensin artık yönetecek.
“Hayat okulunu bitirmek”, “feleğin çemberinden geçmek” deyimleri öylesine söylenmiş deyimler değil. İnsan ve toplum yaşamı, deneyimlerle ve bu deneyimlerden çıkartılan derslerle doludur. Hayatın kendisi, öğrenmek isteyenler için hem muazzam bir okul hem de tecrübeli, bilgili bir öğretmendir.