Hz. Ali rh ve Cömertlik
“Kendileri istekli oldukları halde yemeklerini yoksula, öksüze ve esire verirler ve onlara: ‘Bunu size Allah rızâsı için yediriyoruz. Sizden karşılık ve...
“Kendileri istekli oldukları halde yemeklerini yoksula, öksüze ve esire verirler ve onlara: ‘Bunu size Allah rızâsı için yediriyoruz. Sizden karşılık ve teşekkür beklemiyoruz. Biz Rabbimizin sert, belâlı bir gününden korkarız’, derler. Allah da onları o günün fenalığından korur. Yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir.” İnsan, 8-11
Rasûlullah Efendimiz sav buyur,
“Allah, bir kuluna hayır murâd ettiğinde onu insanların
ihtiyaçlarını karşılama yolunda istihdâm eder.” Süyûtî, II,
4/3924
Bir gün Hz. Ali, zevcesi Fâtımatü’z-Zehrâ’ya:
“–Çok acıktım, evde yiyecek bir şey var mı?” diye sordu. Hz.
Fâtıma, evde yiyecek bir şey bulunmadığını, yalnız altı akçelerinin
olduğunu söyledi. Hz. Ali bu altı akçeyle yiyecek almak üzere
çarşının yolunu tuttu. Yolda giderken birinin, bir müslümanın
yakasına yapışmış:
“–Ya hakkımı ver ya da yürü hesap vermeye gidelim!” dediğini
duydu.
Borçlu adam biraz mühlet istiyorsa da alacaklı müsâade etmiyordu.
Adamların çekişmelerini gören Hz. Ali:
“–Münâkaşanız kaç para içindir?” diye sordu.
“–Altı akçe için.” cevâbını alınca, kendisinin de muhtaç olduğu o
altı akçeyi vererek, borçlu müslümanı sıkıntıdan kurtardı.
Ardından Hz. Fâtıma’ya ne cevap vereceğini düşünmeye başladı.
Sonunda; «Nasıl olsa Fâtıma, kadınların seyyidesi, Rasûlullâh’ın
kızıdır, anlayış gösterir.» diyerek evine döndü. Hz. Ali rh yaptığı
îsârı Fâtıma vâlidemize anlattı. O da:
“–Çok iyi yapmışsın, elhamdü lillâh, bir müslümanı dar dan
kurtarmışsın. Hak Teâlâ bize kâfîdir.” buyurdu. Fakat biraz da
mahzun oldu. Hz. Ali, onun üzüntüsünü sezip, iki oğlunun da
açlıktan ağladığını görünce gönlünde bir kırıklık hissederek dışarı
çıktı.
«Bâri Rasûlullâh’a gideyim de O’nun mübârek yüzünü seyrederek
üzüntümü unutayım.» diye düşündü. Bu düşünceyle yürürken, elinde
besili bir deve olan bir kimseye rastladı. O şahıs Hz. Ali’ye:
“–Bu deveyi satıyorum, alır mısın?” diye sordu.
Hz.Ali parasının olmadığını söylediyse de adam veresiye olarak
deveyi yüz akçeye sattı. Hz. Ali, elinde deve ile biraz
uzaklaşmıştı ki, yolda rastladığı başka bir adam:
“–Bu deveyi bana üç yüz akçeye satar mısın?” diye sordu.
Hz. Ali kabul etti ve deveyi o şahsa sattı. Üç yüz akçeyi peşin
alınca da çarşıdan yiyecek bir şeyler alıp evine götürdü. Hz.
Fâtıma’ya, olup biteni anlattı. Yemeklerini yiyip Allâh’a hamd ü
senâlar ettiler.
Daha sonra Hz. Ali, evinden çıkıp Peygamberimiz Efendimiz sav ’in
yanına gitti. Efendimiz sav
“–Yâ Ali! Deveyi kimden alıp, kime sattın biliyor musun?”
buyurunca:
“–Allah ve Rasulü bilir.” dedi. Peygamberimiz Efendimiz sav
“–Sana deveyi satan, Cebrâil as, satın alan da İsrâfil as idi. Deve
de cennet develerinden idi. O müslümanı sıkıntıdan kurtardığın için
Hak Teâlâ dünyada bire elli verdi. Âhirette vereceğinin hesabını
ise kendisinden başka kimse bilmez.” buyurdu. Ramazanoğlu Mahmud
Sâmî, Hz. Ali rh, s. 54. s. 119-122
Hz. Ali rh’nin şu sözleri¸ onun infakı ve cömert olmayı ne kadar
önemsediğini gösterir.
“İki nimet vardır ki¸ beni hangisinin daha çok sevindirdiğini
bilemiyorum. Birincisi¸ bir kimsenin¸ ihtiyacını karşılayacağımı
ümit ederek¸ bana gelmesi ve bütün samimiyetiyle benden yardım
istemesidir. İkincisi ise¸ Allah’ın¸ o kimsenin arzusunu benim
vasıtamla yerine getirmesi veya kolaylaştırmasıdır. Bir Müslümanın
sıkıntısını gidermeyi¸ dünya dolusu altın ve gümüşe sahip olmaya
tercih ederim” Ali Müstakil, Kenzü’l Ümmal, VI, 598/17049.
Rabbimiz tüm İnananlara hakiki ümmet ve infak ehli olmayı nasip
eylesin….