Hz. Peygamberimiz s.a.v. in Gençliği
Hz. Peygamberimiz s.a.v. sekiz yaşına geldiği zaman dedesi Abdülmuttalib seksen iki yaşında vefat etti. Abdülmuttalib vefatından önce çok sevdiği torununu...
Hz. Peygamberimiz s.a.v. sekiz yaşına geldiği zaman dedesi Abdülmuttalib seksen iki yaşında vefat etti. Abdülmuttalib vefatından önce çok sevdiği torununu oğulları arasında, Hz. Muhammed s.a.v.in babası Abdullah’la ana-baba bir kardeş olan amcası Ebu Talib’e emanet etmişti.Hz. Muhammed Efendimiz s.a.v. sekiz yaşından yirmibeş yaşına kadar amcası Ebu Talib’in yanında kalmıştır.
Bu döneme ait mevcut olaylar arasında şüphesiz önemli olanlarından birisi, Hz. Peygamberimiz s.a.v. in Rahib Bahira ile karşılaşması hadisesidir.. Hz. Peygamberimiz s.a.v. on iki yaşlarında iken amcası Ebu Talib ile birlikte Şam’a doğru yol alan ticari bir kervana katılmış ve kafile Şam yakınlarında Busrâ adlı bir köyde mola verdiği zaman buradaki manastırda bulunan Bahira adlı rahib, okuduğu kitaplara göre Hz. Peygamberimiz s.a.v. deki özelliklere bakarak O’nun ileride çıkması beklenilen son peygamber olabileceği kanaatine varmıştı.
Başka bir olay ise Mekkelilerin dini bir ayini ve bayramı olan Büvane’ye çocukluk yıllarında amca ve halalarının zorlamaları ile giden Hz. Muhammed s.a.v. o yerde henüz kendisine sıra gelmeden ilâhi haşyet içerisinde Hz. Peygamberimiz s.a.v. kısa bir baygınlık geçirmişti.Bu olaydan sonra akrabaları O’nu cahiliye adetlerinin olduğu yerlere götürmediler.
Hz. Peygamberimiz s.a.v. geçim sıkıntısı çeken amcası Ebu Talib’e yardımcı olmak için gençlik yıllarında Mekkelilere ücretle çobanlık yaptı.Çobanlık yaptığı günlerden birisinde sürüsünü bir çoban arkadaşına emanet ederek Mekke’de tertiplenen gece eğlencelerini seyretmek için kırdan şehire inen Hz. Peygamberimiz s.a.v. eğlence yerine gelip oturur oturmaz Cenab-ı Hakk’ın c.c. kendisine verdiği bir uyku ile bu kötülük alemini seyretmekten dahi alıkonulmuştu.
Hz. Peygamberimiz s.a.v. yirmi yaşlarında iken Mekkeliler ile Hevazin kabilesi arasında Ficar Harbi vukubuldu. Aslında savaşabilecek bir yaşta ve güçte olmasına rağmen Hz. Peygamberimiz s.a.v. bu harpte sadece savaş alanının gerisine düşen okları toplayıp amcalarına vermekle yetinmişti.Peygamberimiz s.a.v. Peygamberliğinden sonra dahi hatırladığı zaman bir üye olarak katılmaktan şeref ve iftihar duyduğunu açıkça belirttiği Hılfü’l-Fudul Cemiyyeti ise hemen bu savaştan sonra gerçekleşmişti.
Peygamberimiz Efendimiz s.a.v.Yirmibeş yaşında bizzat kendisinin idare ettiği bir ticaret kervanı vesilesi ile Hz. Hatice ile tanıştı ve o yılda aralarında gerçekleşen evlilik, Hz. Muhammed s.a.v. in amcası Ebu Talib’in yanından ayrılıp yeni bir aile yuvası kurmasını sağlamıştı.
Hz. Peygamberimiz s.a.v in bu evlilikle Hz. Hatice’den altı çocuğu olmuştu. Bunlardan dördü kız olup Zeyneb, Rukiyye, Ümmü Külsüm ve Fatıma adlarını almışlardı. Dördü de babalarının peygamberliğine erişmişler ve O’na iman etmişlerdir. Oğulları ise Kasım ve Abdullah adını taşıyordu. Hz. Peygamber’in ilk oğlunun adı Kasım olduğu için kendisine Ebu’l-Kasım künyesi verilmişti.
Hicretten sonra doğan oğlu İbrahim ise Mısırlı cariye Mariye’dendir. Hz. Peygamberimiz s.a.v. in bütün erkek çocukları henüz küçük yaşlarda vefat etmişlerdi.
Hz. Hatice ile evlendikten sonra Peygamberimiz Efendimiz s.a.v. ailesinin geçimini ticaret yoluyla sağlamaya çalışmış, bazan ortaklık yoluyla, bazan müstakil olarak ticaret yapmıştı. Hz. Muhammed Efendimiz s.a.v. bu ticari hayattaki dürüstlüğü o bölgede herkesin güvenip itibar ettiği, sayıp sevdiği bir kişi haline geldi. Bu sebeple Mekkeliler kendisine ‘el-Emin’( güvenilir kişi) lakabını vermişlerdi.
Hz. Peygamberimiz s.a.v.in otuz beş yaşında iken meydana gelen Kabe tamiri olayı ve olay sırasında el-Haceru’l-Esved’in yerine konması meselesinde Mekke de ki kabileler arasında çıkan ve kanlı bir çatışmaya dönüşme ihtimali olan anlaşmazlığı herkesi memnun edecek bir tarzda ve adil bir şekilde çözmesi, Peygamberimiz s.a.v. e duyulan güveni daha da artırmıştı.
Hz. Peygamberimiz s.a.v. belli zamanlarda özellikle haram aylar boyunca Mekke’den uzaklaşıyor, uzlet yeri olarak kendisine seçtiği Hıra dağındaki Nur mağrasın da günlerini geçirerek Cenab-ı Hakk’ın varlığını, birliğini, kudret ve azametini tefekkür ederek ilk vahye doğru gidiliyordu.
Hz. Allah cc bizi Peygamberimiz s.a.v. in şefaatine nail eylesin…..