Köşe Yazıları

İHYA ETMEK İHYA OLMAK

Bizleri Ramazan ayına kavuşturup bu ayın rahmet, mağfiret ve keremiyle kendimizi ihya etme imkân ve fırsatı veren yüce Allah’a sonsuz hamd ve şükürler olsun. “Hamd, bizden hüznü gideren Allah’a mahsustur. Şüphesiz Rabbimiz çok bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir.” ( Fâtır Suresi,34 )

Ramazanı ihya etmek, geceyi ihya etmek, hakkıyla ihya etmek kavramlarını sıklıkla kullanırız da ihya olmak kavramını her nedense görmezden geliriz. Arapça kökenli ihya kelimesi diriltmek, yeniden can vermek anlamında kullanılır. Bu anlamıyla ihya etmek yüce Allah’a mahsustur. Dilimizde bu kelime mecaz olarak, yeşertmek, canlandırmak, sevindirmek, saadete kavuşturmak, terkedilmiş dini değerleri yaşamak ve yaşatmak anlamlarında kullanılır. İhya etmek önemli ama ihya olmak daha da önemlidir. İhya olmak; daha iyi bir duruma gelmek, canlanmak, dirilmek, tazelenmek, şenlenmek, mutluluğa kavuşmak, günümüz tabiriyle şarj olmak demektir.

Ramazan Kur’an’la ihya olma ayı idi. Kur’an kişilerin gönüllerine hitap edip duygularını harekete geçirir ve gönülleri inşa ve ihya eder. Bunun için öncelikle kişinin gönlünü Kur’an’a açması gerekir. Açtık mı gönüllerimizi Kur’an’a. Kur’an, beyinlere hitap eder, düşünceleri inşa ve ihya eder. İnsanın en önemli özelliklerinden biri de düşünen ve aklını kullanan bir varlık olmasıdır. Kur’an-ı Kerim ayetleri, ikna edici üslûbu, apaçık delilleri ve etkileyici anlatım gücüyle beyinleri ihya eder. Bunun için de Kur’an-ı tefekkür ederek okumak gerekir. Bu Ramazanda ayetleri derin derin düşünüp onlardan dersler, ibretler çıkarmaya çalıştık mı? Kur’an, insanın söz ve davranış dünyalarını ihya eder. Ağzımız ve beynimizi ihya edebildik mi?

İlgili Makaleler

Ramazan Bayramına kavuşmuş olmak başlı başına şükür gerektiren büyük bir nimettir. Bayramda “Yaşıyorsan gel şükret” demiştik. Şimdi şükür konusunu biraz daha açalım. Şükür, Allah’ın emaneten verdiği nimetlerin kadrini bilmektir. Şükür, arzu ve isteklerin, hırs ve tamahın esiri olmaktan kendimizi koruyabilmektir. Şükür, yaratılış gaye ve hikmeti doğrultusunda yaşamaktır. Şükür, yapılan iyiliğe kör ve sağır kesilmemektir. Sadece varlığın kıymetini bilmek değil, yokluğa da sabredebilmektir. Kur’an-ı Kerimde buyurulan “ Hani Rabbiniz şöyle duyurmuştu: “Andolsun, eğer şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım. Eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.” (İbrâhîm Suresi, 7) ayetinin ifadesi ile şükür, her durumda Allah’ın gazabından rahmetine sığınmaktır.

Şükretmek sadece dille “Elhamdülillah, Ya Rabbi şükür” demekten ibaret değildir. Asıl şükür, her nimeti, Allah’ın razı olacağı şekilde değerlendirmektir. Aldığımız her nefesin, sahip olduğumuz her organın, aklımızın, sağlığımızın, bütün imkânlarımızın kendine has bir şükrü vardır.

Varlıkların en üstünü olarak yaratılmış olmamızın şükrü imandır. Kalbimizin şükrü, kin, nefret gibi kötü duygulardan uzak durmaktır. Zihnimizin şükrü Allah’ın yüceliğini tefekkür ve tezekkürdür. Dilimizin şükrü, Allah’ı zikirdir. Bedenimizin şükrü, her daim Allah rızası doğrultusunda yaşamak ve ibadetlerimizi eda etmektir. Malımızın şükrü zekât ve sadaka vererek ihtiyaç sahiplerine infakta bulunmaktır. İlmimizin şükrü, öğrenci yetiştirerek, ardımızda kalıcı eserler bırakarak insanlığa faydalı olmaktır.

Her birimiz, bize yapılan küçük bir iyilik karşısında dahi teşekkür etme gereği hissederiz. Peki, bunca nimeti bizlere ikram eden Rabbimize karşı şükürden uzak kalmamız düşünülebilir mi? Bu nimetleri görmezden gelmek, kulluk bilinci ve mümin ahlakı ile bağdaşır mı?

Büyük bir şükür görevimiz daha var.

İki buçuk aydır camilerimiz bizden, biz de onlardan ayrı kaldık. 29 Mayıs 2020 Cuma günü hasret sona erdi. Seccademizi alıp camilerimiz ile kucaklaşmaya koştuk. Ellerimizi ve gönüllerimizi Rabbimize açarak “ Ya Rab! Bizleri bir daha camilerimizden mahrum etme! Kıymetini bilemedik camilerimizin. Yeterince devam edemedik cemaatle namazlara. Şimdi söz veriyoruz Allah’ım.  Çocuklarımızla, gençlerimizle daha çok şenlendireceğiz camilerimizi ve daha çok neşe ve huzur bulacağız camilerimizle. Sana hamd ve şükürler olsun ya Rabbi.” Diyerek dualar ettik.

Camiler sahip olmanın şükrü onları garip bırakmamaktır. Sevgili Peygamberimiz “ içinde namaz kılınmayan cami gariptir” buyurmuş. On haftadır garip olan camilerimiz şenlendi. Bu büyük nimetin şükrü olarak ülke genelinde bütün Müftülüklerimizin yaptığı gibi Karesi Müftülüğü olarak biz de 29 Mayıs Cuma günü Cuma namazı öncesi Kudüs Camii bahçesinde “ Şükür Kurbanı” kesip dua ettik.

Ömrümüz, şükrümüzle bereketlensin. Şükrümüz bize verilen nimetlerin artmasına vesile olsun. Hamd ve şükürlerimiz bizleri Rabbimize yakınlaştırsın ve yüceltsin. Sözlerimi şu güzel dua ile bitirmek istiyorum. “Allah’ım! Seni anıp zikretmek, nimetlerine şükretmek, sana en güzel şekilde kulluk etmek için bizlere yardım eyle!”

Fahri SAĞLIK

Karesi Müftüsü

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu