İyiyi Küçümseyip Kötüyü Yüceltmek: Toplumsal Çelişki
Son zamanlarda erkek kişisine karşı bir küçümseme ifadesi olarak kullanılan bir kelime dikkatimizi çekmekte:
İyiyi Küçümseyip Kötüyü Yüceltmek: Toplumsal Çelişki
Son zamanlarda erkek kişisine karşı bir küçümseme ifadesi olarak kullanılan bir kelime dikkatimizi çekmekte:
Hanımcılık. Türk Dil Kurumu (TDK) sözlüğünde yer almayan bu kelime halk arasında daha çok “hanımı ne derse yapan, her dediğini emir kabul eden ve yapan erkek kişisi” şeklinde kullanılıyor. Açıkçası bu tarz toplumsal tavırlar bazı beklenmedik sonuçlar doğurabilir. Örnek olarak kadına şiddet konusunu ele alalım.
Eğer ki toplum, hanımını mutlu etmeye çalışan bir erkek bireye bir takım küçümseyici lakaplar ve sıfatlar koymaya devam ederse, doğru orantılı olarak kadına şiddet olayları da artacaktır. Bunu sadece hanımcılık üzerinden ele almayalım ve gelin daha geniş kapsamda inceleyelim.
10-20 yıl, belki de çok daha öncesine dönelim. Okulunuz da en çalışkan öğrenciyi nasıl tanımlıyorduk? “Fevkalade bir insan”? “Müthiş azimli”? “Ülkenin aydınlığı”? “Geleceğin mimarı”? Büyük ihtimalle hiç biri değil. Elbette bu tarz yaklaşımlarda olmuştur fakat çoğunlukla duyduğumuz tanım maalesef şudur: İnek. Yüksek notlar al, çalış çabala ve hepsinin sonucu inek olmaya bağlansın. Bu öğrenciler için de büyük bir motivasyon kaybı olacaktır. Fakat aynı şekilde toplumun büyük kesiminden “Türkiye’de eğitim diye bir şey yok, eğitim öğretim çok zayıf…” gibi cümlelerde duyarsınız.
Dürüst esnafa ne derler peki? Diğer esnaflar? Akrabaları? Bazıları çürük meyvelerle tazeleri karıştırıp satar, bazıları limonun içine şırıngayla su basar, bazıları zirai ilaçları olması gerekenden katbekat daha fazla kullanıp bol bol ürün hasat eder ve halkı da zehirlemekten çekinmez. Bu insanlara yakıştırılan sıfatlarda ilginç derecede göze çarpıcıdır. İlginç bir şekilde toplum suç işleyeni veya işleyebileni yüceltme eğiliminde çünkü genelde bu tarz insanlar için kullanılan yakıştırmalar “ uyanık, gözü açık, çakal ( ki bu hayvanlar zeki ve kurnazdır)” gibi ifadelerdir. Gelelim dürüst esnafa. Her şeyini kuralına uyarak yapan, işine hile hurda karıştırmayan esnafa da takılan sıfat maalesef budur: Saf.
Özet olarak şunu söylemek istiyorum. Halkımız iyiyi yüceltip, kötüyü yermeli. Buna ilaveten tabii ki tedbirler, cezalar ve gerekli önlemler alınmalı ve alınıyordur da. Fakat iyi olanı küçümsemek gibi toplumsal yönelimlerin sonucu da facia olabilir. Kötülüklerin biraz daha yayılmasına belki de farkında olmadan bu şekilde sizde katkı sağladınız, sağlıyorsunuz veya sağlayacaksınız. Gene de ümidimizi kaybetmeyelim. Daha önce yaptıysak bile bundan sonra yapmayarak, bireyler olarak bu alışkanlıktan ve bu ifadeleri kullanmaktan kaçınarak daha sağlıklı bir toplum oluşturabiliriz.
GÜNÜN KELİMESİ: CİLLOP
Toplum olarak yazımızın öncesinde bahsettiğimiz her şeye uyulsa gülsuyu gibi olurdu değil mi? A, pardon “cillop gibi olur” demek istemiştim, nasıl mı? Gelin açıklayayım.
Türkçeye Arapçadan geçmiş olan “cillop” kelimesi aslen “çeşitli meyve ve çiçeklerden yapılan şekerli şerbet” anlamına geliyor. Türkçeye bu şekilde yerleşen kelime, aslında Arapça “culāb” (gülsuyu, şerbet) kelimesinden türetilmiş. Arapça ise bu kelimeyi, Farsçadaki “gulāb” (gülsuyu) kelimesinden alıyor. Bu zincir, kelimenin aslında bir tür içecek olan “gülsuyu” ile doğrudan bağlantılı olduğunu gösteriyor. Dolayısıyla, “cillop” kelimesi ilk başta şekerli, tatlı bir içecek olan şerbet anlamında kullanılıyordu.
Kelimenin Evrimi ve Anlamı:
Zamanla, bu içeceklerin pürüzsüz, temiz ve parlak yapısı, kelimenin anlamını değiştirmeye başladı. Artık “cillop” kelimesi, sadece şerbet değil, bir nesnenin veya yüzeyin “parlak, pürüzsüz ve temiz” olmasını tanımlamak için de kullanılmaya başlandı. Aynı şekilde, “cillop” terimi, mükemmel ya da olağanüstü bir durumu ifade etmek için de kullanılmaya başlandı. Hatta günümüzde sıklıkla, “cillop gibi” ifadesiyle, bir şeyin gerçekten mükemmel, eksiksiz olduğunu anlatmak için de tercih edilir.
Türk Dil Kurumu’na (TDK) göre, “cillop” kelimesinin iki temel anlamı bulunuyor. Birincisi, bir şeyin “pürüzsüz” olmasıdır. Mesela, “Tıraş olduktan sonra yanaklarım cillop gibi oldu” şeklinde kullanıldığında, cillop kelimesi, bir şeyin kaymak gibi düzgün ve kusursuz olduğunu anlatır. İkinci anlamı ise “kirden uzak, tertemiz” bir durumu ifade eder. Örneğin, “Odayı cillop gibi yaptık” denildiğinde, oda tamamen temizlenmiş, hiçbir kir ve leke kalmamıştır.
Özetle, “cillop” kelimesi, başlangıçta tatlı bir içeceği ifade ederken, zaman içinde mükemmel ve kusursuz bir durumu anlatan bir terim halini almıştır. Bu dil evrimi, Türkçenin ne kadar canlı bir dil olduğunu ve kültürel etkilerle nasıl şekillendiğini gözler önüne seriyor.
Bugün sizlerle paylaşmak istediklerim bu kadar, hepinize sağlıklı iyi günler diliyorum.
Sındırgı: Nüfus Değişimi ve Demografik Yapı