Kudüs ve Yavuz Sultan Selim Han (2)
Yavuz’un Kudüs’te Kudüs Ermeni Patriği’nin şahsında hıristiyanlara verdiği eman günümüz Türkçesi ile şöyledir. Bu Eman name insana saygının en güzel...
Yavuz’un Kudüs’te Kudüs Ermeni Patriği’nin şahsında
hıristiyanlara verdiği eman günümüz Türkçesi ile şöyledir. Bu Eman
name insana saygının en güzel örneklerindendir.
Nişân-ı Hümayûn,
“Yüce Allah ve Peygamberine hamd ile Kudüs’e gelip, Safer ayının yirmi beşinci günü fethedilip, Ermeni toplumunun patriki olan Serkis adlı rahip, diğer bütün rahipler ve halk ile birlikte gelip benden yardım ve ihsan dilediler. Eskiden beri bazı şartlarla kendilerinde olan kilise, manastır ve diğer kutsal yerleri, Kudüs’ün içinde ve dışında bulunan kilise ve ibadethaneleri, eskiden hangi şartlarla ellerinde bulunuyorsa, yine aynı şekilde devam etmek üzere Ermeni toplumuna patrik olanlar sahip olacaklardır. Hazreti Ömer -Yüce Allah ondan razı olsun- hazretlerinin verdiği nâme ve Melik Selahaddin zamanından beri verilen emr-i şerifler gereğince sahip bulundukları Kamame, Beytü’l- Lahm Mağarası ve kuzey tarafındaki kapı, büyük kiliseleri olan Mar Yakub, Deyr-i Zeytun, Habsü’l-Mesih ve Nablus ve kiliselerine bağlı mezhepdaşlar olan Habeş, Kıptî ve Süryani toplumlarına, Mar Yakub Kilisesinde oturan Ermeni patrikleri tarafından sahip olunup, başka toplumlardan hiçbir kimsenin karışmaması için bu nişân-ı hümayûnu verdim.
Emrim budur ki söylenilen şekilde hareket edilip, adı geçen büyük kilise Mar Yakub’da oturan Ermeni patrikleri, Kudüs’ün içinde ve dışında bulunan kiliseleri, manastırlar ve diğer kutsal yerleri ile kendilerine bağlı mezhepdaşlar ve yamaklar Habeş, Kıptî ve Süryani toplumlarına, gelenekleri üzere sahip olacaklardır. Ortaya çıkan işlerine, atama, görevden alma ve vakıflarıyla ilgili konularına, metropolit, piskopos, ruhban, papaz ve yardımcıları ile diğer Ermeni halkının miraslarına el koyabileceklerdir. Eskiden beri olduğu gibi Ermeni toplumu patriklerine, ellerinde olan kilise, manastır, mabet ve diğer kutsal yerlerine, kendilerine bağlı mezhepdaşlar ve yamaklarına, başka toplumlardan hiç kimse karışmayacaktır.”
Bugünden sonra, ayrıntılarıyla anlatıldığı üzere verilen nişân-ı
hümayûn gereğince hareket edilip, başka toplumlardan hiç kimseyi
karıştırmayıp, bu konuda çocuklarımdan, vezir-i azâmlardan,
sulehâ-i kiramdan, kadılardan, beylerbeyi, sancakbeyi, mîrmîrân ve
voyvodalar, beytü’l-mal ve kassâm görevlileri subaşılar, zaimler,
tımar sahipleri, mübaşirler, âmiller, iş erleri, mal sahipleri ve
diğer kapım kullarından ve başkalarından özet olarak, küçük ve
büyükten, yaratılmış hiçbir fertten, ne olursa olsun her ne suretle
olursa olsun, her ne sebeple olursa olsun, karışmayacak, rahatsız
etmeyecek, değiştirmeyecek ve bozmayacaktır. Her kim karışır,
rahatsız eder, değiştirir ve bozarsa, hükümdarların yardımcısı olan
Allah’ın katında suçlular takımından sayılsınlar. Şöyle bilinsin;
hazineler açan hükmümü, âlemi süsleyen tuğra ile parlak ve bezenmiş
görenler, kutlu anlamını doğru ve anlatmak istediğimizi onaylamış
bilip, şerefli tuğrama güvensinler. 1517″.
Yavuz Selim Han, “Aslan Pençesi” denilen bir çıban hastalığına
yakalanır ve 22 Eylül 1520 tarihinde, henüz elli yaşında iken vefat
eder.
Rabbimiz bizlere ve tüm ümmete onlar gibi yaşamayı nasip eylesin. ..