Köşe Yazıları

Kur’an-ı Kerim

Kur’an-ı Kerim

Kur’an-ı-Kerim Yüce Allah tarafından Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) aracılığı ile insanlığa gönderilen  son ilahi kitaptır. Gayesi insanlığın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır. Kur’an-ı okumaktan maksat onu anlamak, anlamaktan maksat da ona uymak, hükümleri ile amel etmek, gösterdiği yoldan yürümek, hâsılı Kur’an’ı yaşamaktır.

Kur’an-ı Kerîm’in yüce Alla tarafından Hz. Muhammed’e lafzen ve manen vahiy edildiği Müslümanlar tarafından ittifakla kabul edilen bir husustur. ” Sen bundan önce ne bir kitap okuyabiliyor ne de onu kendi elinle yazabiliyordun. Öyle olsaydı gerçeği çürütmeye çalışanlar kuşkuya düşerlerdi.” (Ankebût sûresi, 48) ayeti ile uyarılmalarına rağmen insanoğlu yine de kuşkuya düştü. Hz. Muhammed’in Kur’an’ı kendisinin yazdığını iddia ettiler. Hz. Muhammed ömrünü, kendisinin ilâhî bir vazife ile gelişini kabul etmeyen insanlarla, kavimlerle mücadele ile geçirdi, herkesi âciz bırakan ve dehşete düşüren bir kitapla geldi. Bu kitap, eşsiz bir belagat ve ikna edici delillerle gelmiş, ilim ve felsefe alanına girmiş, tıp, tabiat, arz ve semanın oluş kanunlarının sırlarından bahsetmiştir. Yine onda, eski asırların ve geçmiş milletlerin tarihleri bahis konusu edilmiştir. Zamanının ilim, fen ve edebi sanatlarından hiç birine vâkıf olmayan bir zattan, her yönü ile mükemmel bir eserin zuhuru, elbette bir mucizedir. Hz. Muhammed’in en büyük mucizesi Kur’an-ı Kerimdir.

Kur’an-ı Kerîm, hangi yönden incelenirse incelensin, insanoğlunun onun gibi bir eser meydana getiremeyeceğini iddia ederek bu konuda insanlığa adeta meydan okumuştur. Bu iddiaya karşı  geçmişte bazı cüretkarlıklar ortaya çıkıp, Kur’an’a nazire yapmak istemişlerse de, bunların gayretleri acizliklerini itiraf etmekle sonuçlanmıştır.

Şüphesiz Kur’an-ı Kerim’in muhatapları akıl ve fikir sahipleridir. O, insanı yaratılandan yaratana, eserden müessire ulaştırır. Kendisi üzerinde düşünülmesini ister. Körü körüne taklidi sevmez. İnsanın madde ve ruhuna hitap eder.

Bitmez tükenmez bir ilim, hikmet ve saadet kaynağı olan Kur’an, nuru ile kainatı aydınlatan, ruhlara şifa veren, insanların güçlü bir vicdana, sağlam bir imana sahip olmasına vesile olan, akılları ve gönülleri aydınlatan yüce bir kitaptır. Bu itibarla hayatın manasını anlamamız, iyi bir mümin olmamız, hayatın çilelerini ve sıkıntılarını göğüsleyebilmemiz için Kur’an’a yönelmemiz ve ondan öğüt almamız gerekir. İnsanlık ne zaman Kur’an’a yönelmiş, onu rehber edinmiş ise, kişi ve toplum olarak huzura kavuşmuş, ileri medeniyetlere sahip olmuştur.

Saadet asrından günümüze doğru zaman ilerledikçe Müslümanların Kur’an’a bakış açıları değişmeye başladı. Kur’an-ı Kerim, kendisine uyulması gereken bir kitap olması gerekirken bazı Müslümanlar Kur’an-ı kendi fikirlerine uydurmaya kalkıştılar. O, hâkim olması lâzım gelirken, onu mahkûm derecesine indirdiler.

Müminler olarak Kur’an’ın ilahi mesajına kulak verelim, onu okuyalım, anlayalım ve yaşayalım. Allah’ın rahmetine, dünya ve ahiret saadetine kavuşmanın yolunun Kur’an’ı anlamak ve yaşamakla mümkün olacağını bilelim.

Fahri SAĞLIK

Karesi Müftüsü

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu