GündemKöşe Yazıları

Ölümden sonra diriliş

Ölümden sonra diriliş

Kur’an’ın üzerinde en çok durduğu konulardan biri, ölümden sonra diriliştir. Birçok ayette Allah’a iman ile birlikte ölümden sonra dirilişe iman zikredilmektedir. Kur’an, yeniden diriliş konusunda insanlardan düşünüp aklını kullanmak suretiyle gerçeği bulmalarını ister. Bunun için insanlara somut deliller sunar. Bu deliller hemen herkese hitap etmektedir. Yeniden diriliş inancının, fert ve toplum açısından önemi büyüktür. Öldükten sonra hesaba çekileceğine inanan insan, kendisini kontrol eder, yanlış tutum ve davranışlardan sakınır.

Dinler tarihi araştırmacıları insanlığın nereden geldiğini, nereye gideceğini, evrenin gerçeklerini ve olayların sebep ve sonuçlarını irdelemeden yeryüzünde ortaya çıkmış ve yaşamış hiçbir insan toplumu olmadığı konusunda ittifak etmişlerdir. Bu dünyaya gelmiş geçmiş bütün insanlarda, dünyada gerçekleşmeyen adaletin ahirette mutlaka gerçekleşeceği, iyilik yapanın ödül, kötülük yapanın ise ceza göreceği ve bu hayatın ardından başka bir hayatın geleceği konusunda yaratılıştan gelen bir şuur vardır.

Ahiret hayatı inancı -farklı olmakla beraber-birçok dinde yer almaktadır.                                                      

Tevrat ve İncil’de bu hayatın varlığına dair bilgiler mevcuttur. Kur’an bu açıdan Yahudi ve Hristiyanların hepsinin aynı olmadığını, onlardan bazılarının Ahirete inandıklarını bildirir. Felsefe tarihinde yerini almış birçok filozofta Ahiret hayatına inanmıştır. Kur’an, Ahiretten, cennet ve cehennem tablolarından sıklıkla bahseder. Birçok surede, öldükten sonra diriliş anlatılmış bu konuda somut delililer serdedilmiştir.

Öldükten sonra diriliş inancı, bu dünya hayatında insanlığın huzuru için önemlidir.                           

Bu inanç sayesinde iyilik ve güzelliklerin arttığı, kötülük ve fenalıkların ise eksildiği yapılan ilmi çalışmalarla ispat edilmiştir. Denebilir ki, “her iki dünya mutluluğu” öldükten sonra diriliş ve Ahiret inancı ile doğrudan ilgilidir.

Ölümden sonra diriliş inancının Psiko-Sosyal faydaları:                                                                                         

  1. Toplumun önemli bir kesimini oluşturan çocuklar, kaybettikleri yakınlarından ötürü üzüntüye boğulurlar. Ancak, cennet fikri onların bu üzüntüsünü hafifleten en önemli unsurdur. Hayatını kaybeden kardeşimden, akrabamdan, arkadaşımdan şimdilik ayrı düştüm. Ama ileride onlarla cennette tekrar bir araya gelip, özlem gidereceğim diye düşünen çocukların sayısı oldukça çoktur. Konunun bu yönünü, Müslüman olmayan toplumlar da fark ettiklerinden, buna büyük önem vermektedirler. Mesela, 1999 yılında meydana gelen Marmara Depremi’nde yakınlarını kaybeden çocuklara psikolojik destek vermek üzere Japonya’dan gelen heyetin sözcüsü basına şu açıklamayı yapmıştı: “Çocukları, cennetteki yakınları ile görüştürmek üzere geldik.”
  2. Çocuklarını kaybeden ana-babalar, cennette çocuklarına kavuşma inancıyla bu acıya dayanabilirler. On yaşındaki kızını kaybeden bir anne şöyle teselli bulduğunu açıklamıştır: “Çocuğum bu yolculukta, önden gitti ve beni bekliyor”.
  3. Toplumun en önemli unsuru asayiş ve güvendir. Sosyal hayatın en önemli dayanaklarından olan gençlerin aşırılığa yatkın hislerini, istek ve arzularını frenleyen, onları etrafı kırıp dökmekten alıkoyan cehennem inancıdır. Cehennem endişesi olmazsa, “hak güçlünündür” yaklaşımıyla gençler heveslerinin peşinden giderek, zayıflara, acizlere dünyayı dar edip insanlık onurunu ayaklar altına alabilirler.
  4. Toplumun önemli bir kesimini oluşturan ihtiyarlar, pek yakınlarında olduklarını hissettikleri ölüm olgusuna karşı, ancak öteki hayata, cennet ve nimetlerine inanmakla dirençli olabilirler. Psikolojik olarak çocuklar gibi tez üzüldüklerinden, ölüm ve yok olma düşüncesinden kaynaklanan karamsarlığa, ebedi hayat ümidiyle karşı koyabilirler.

Ölüm, aklın kavramakta güçlük çektiği bir olaydır. İnsan kendi tükenişini ve yok oluşunu düşünmek bile istemez. O, geçmişteki hatıraları ve gelecekteki ümitleri ile yaşar. İşte Ahiret inancının bu alanda yardım ve desteği çok büyüktür. İnsana bir gelecek vaat eder.                              İslam dininde, “öldükten sonra dirilme, öldükten sonra hayat” gibi ifadelerle ölüm adeta bir geçiş, bir köprü mahiyetine büründürülmüştür. Genel anlamda, öldükten sonra hesaba çekileceğini bilen insan, kendisini kontrol eder, hatalı davranmaktan sakınır. Yalnız başına kaldığı zamanlarda bile bir kameranın kendisine dönük olduğunu düşünerek başkalarına zarar vermekten, haddi aşmaktan sakınır. Mahşerde bu dünyada ilişki içinde bulunduğu herkesle tekrar bir araya geleceğini, yüz yüze olacağını, her şeyin açık seçik ortaya kanacağını bilen insan, münasebetlerini buna göre ayarlar. Aynı şekilde, haksızlığa uğrayan insan, hakkının bir gün mutlaka alınacağını bilir ve karamsarlığa düşmez. Böylece, dünya ona bir zindan olmaz.

İmanın esasları, bütün delilleriyle Ahiret hayatının varlığını gösterdiği gibi, Hz. Peygamber’in nübüvvetinin delilleri, Ahiretin varlığını ispatlar. Kur’an-ı Kerim diğer inanç konularında olduğu gibi yeniden diriliş konusunda da insandan kuru bir teslimiyet istemez. Düşünüp aklını kullanarak gerçeği bulmalarını ister. Önce dirilişe karşı çıkanların söylemlerini kaydeder. Daha sonra, bunları teker teker ele alarak delillerle çürütür. Ayrıca, insanın aklına gelebilecek muhtemel soruların cevabını vermek suretiyle insanın zihninden bütün şüpheleri ve tereddütleri giderir. Bu esnada muhatabına somut deliller sunar ve örnekler verir. Bunlar, okumuş okumamış, köylü şehirli hemen herkese hitap etmektedir.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu