Salgınların Psikolojisi
Küresel bir salgın ve bu salgın sonucunda tüm Dünya çapında bir kırılma yaşıyoruz. Belki de yıllar sonra “dijital devrim” diye tarih kitaplarına geçecek bir...
Küresel bir salgın ve bu salgın sonucunda tüm Dünya çapında bir kırılma yaşıyoruz. Belki de yıllar sonra “dijital devrim” diye tarih kitaplarına geçecek bir döneme şahitlik ediyoruz. Bir çağ kapanırken başka bir çağa mı geçiyoruz bunu zaman gösterecek…
Özellikle son 20 gündür hepimiz ellerimizi 20 saniye boyunca yıkıyor, dışarıdan gelen her şeyi ve dip köşe her yerleri dezenfekte ediyor, evlerimizde bekliyoruz. Çocuklar eğitimlerine, çoğu çalışan da işine evden devam etmeye başladı. Pek çoğumuzun günlük rutinleri değişti. Bu süre içinde “vaktim olsa da yapsam” dediğimiz şeyleri bile yapar olduk. O hep merak ettiğimiz filmleri izleyip, okumak isteyip de okuyamadığımız kitapları okumaya başladık. Yattık kalktık, yattık kalktık hâlâ değişen bir durum yok. İyi ama ne zamana kadar bu durum sürecek? Ya sonra ne olacak? Ekonomi ne olacak? Bu virüs belası gittiğinde, tehlike bittiğinde, geri sosyal hayatlarımıza döndüğümüzde bizi neler bekliyor olacak?
Steven Taylor’ın 2019 yılı Aralık ayında yayınlanan “Salgınların Psikolojisi: Bir Sonraki Küresel Bulaşıcı Hastalık Salgınına Hazırlanmak” isimli kitabında, salgınların esas olarak psikolojik bir olay olduğundan ve konuyla ilgili yaptığı araştırmaların verilerinden bahsediyor. Salgınların, basitçe bazı virüslerin insanları enfekte etmesinden ibaret olmadığını, bir toplumun salgına karşı nasıl tepki verdiğinin, psikoloji ile çok ilgili olduğunu söylüyor.
Salgın psikolojisinin temelinde kaygının korkuya ve paniğe dönüşmesi ve hastalıktan daha hızlı bulaşıyor olması var. Olaylar karşısında hissettiğimiz duygular ve o duyguya göre gösterdiğimiz davranışlar, düşünce süreçlerimizden etkilenir. Duygularımız ve davranışlarımız, bir durumu nasıl algıladığımıza yani bakış açımıza göre değişir. Yani ne hissettiğimizi yaşadığımız olay değil, o olayı nasıl anlamlandırdığımız ve yorumladığımız belirler. Bu süreçlerde genel olarak “otomatik düşünce” lerimiz devrededir. Rahatsız olduğumuz bir duyguyu değiştirmek istiyorsak, farkında ve bilinçli olarak düşünme sistemimizi yeniden düzenlemeliyiz.
Örneğin;
“Evde hapis durumundayım, kısıtlandım” şeklinde DEĞİL, “güvende
olmak ve ailemle güzel vakit geçirme fırsatını kullanmak için
evdeyim” diye düşünebiliriz.
“Evde kalacağım süre belli değil. Aldıklarım yetmeyecek ve mağdur
olacağım” şeklinde DEĞİL, “Şuan için ihtiyacım olan her şeye
sahibim. Ayrıca aldıklarımı israf etmeden kullanabilecek,
bittiğinde de yeniden alacak bilince sahibim” diye
düşünebiliriz.
“Her yer şey çok belirsiz. İşler güçler ne olacak” YERİNE “Bu
küresel bir salgın. Etkisi tüm Dünyayı sardı. Bunu değiştiremem.
Ama davranışlarımı kontrol edebilirim. Yeterli uyku ve yeterli
besin alıp, sağlıklı düşünerek, değişecek sisteme uygun bir iş
modeli düşünebilirim. Şuanda öncelik benim ve sevdiklerimin
sağlıklı olması. Diğer her şey için zamanla ve şartlar oluştukça
çözüm üretebilirim” diye düşünebilir ve psikolojik
dayanıklılığımızı artırabiliriz.
Zihinsel olarak beynimiz neye inanırsa, vücudumuz ona göre hareket
eder. Zihnimiz bize oyun oynamaya çok müsaittir. Unutmayalım ki
panik, bağışıklık sistemini zayıflatan en önemli nedenlerden
biridir. Şu günlerde ihtiyacımız olan ise güçlü bir bağışıklık
sistemi. Korku veya stres anlıktır ve bizi hayatta tutar, tehlikeye
karşı önlem almamızı sağlar. Ama kaygı veya panik uzun sürelidir ve
bize hata yaptırır.
İnsanların çoğu genellikle gözünün önündeki sorunlara odaklanır da, uzakta olan ve yaklaşmakta olan sorunlar burnunun dibine gelene kadar fark etmezler. Bu noktada “miyop” olmayan herkesin, yaklaşmakta olan sorunlara odaklanmasını öneriyorum:
Eğer bu salgının yayılım hızı yavaşlatılamazsa, daha farklı toplumsal sorunlar kapıda. Bu yüzden evde kalmak, sosyal mesafeye dikkat etmek, temizlik kurallarına uymak gerçekten çok önemli. Eğer evde kalamıyorsanız ve evde kaldığınız süre içinde bazı sorunlar yaşadığınızı düşünüyorsanız, lütfen “online terapi” hizmeti veren “gerçek ruh sağlığı profesyonelleri” ile iletişime geçin.
Charles Duhigg’in yazdığı “Alışkanlıkların Gücü” isimli kitapta şöyle diyor: “Krizler, alışkanlıkları değiştirmek ve yenilerini yaratmak için birer fırsattır. Bazen her şey yokuş aşağı gider ve durdurmaya gücümüz yetmez. Bu durumlarda olanları analiz edemeyiz veya farkında olsak da kötü gidişata engel olamayız. Her şey tam da bitti dediğimiz yerde ise alışkanlıkların doğasına hâkim biri çıkar ve tüm gidişatı tersine çevirebilir. Geçmiş, bunun örnekleri ile doludur.”
Bu salgın hayatımızda bazı alışkanlıkları değiştirmemiz için bir fırsat olabilir. Belki de bazı şeylere yeniden başlamanın, kendimizle gerçeklerimizle yüzleşmemizin zamanı gelmiştir. Belki de iş yapım biçimlerinin, sermaye sahiplerinin, ilişkilerin, teknolojinin ve daha onlarca şeyin değiştiği ve değişeceği bir Dünya’ya hazırlanmamız gerekiyordur.
Ne dersiniz?