Prof. Dr. Fatih SATIL

Üç Harfli Mucize: DNA

Geçtiğimiz Perşembe “Dünya DNA Günü”ydü. 2003 yılından beri 25 Nisan, Dünya DNA Günü olarak kutlanıyor. Bu tarih, İnsan Genom Projesi’nin tamamlandığı ve 1953 yılında DNA çift sarmalının James Watson ve Francis Crick tarafından keşfinin açıklandığı tarihtir.

DNA, her hücrenin çekirdeğinde içinde bulunan ve organizmaya ait tüm genetik bilgileri taşıyan çift sarmal şeklindeki bir moleküldür. Hücrelerde DNA, kromozom olarak adlandırılan genetik birimlerde saklanırlar. Bu yapıyı, bir makara etrafına sarılmış ipliğe benzetebiliriz. Ancak elektron mikroskobu ile görülebilen bir kromozom içindeki DNA ipliğinin uzunluğu bazen 10 cm’yi bulabilir. Bir hücredeki bütün DNA’lar açılsaydı 2 metre uzunluğunda bir iplik elde edebilirdik. İnsan vücudunda 100 trilyondan fazla hücre olduğunu düşünürsek bir insandaki toplam DNA’nın uzunluğu da yaklaşık 200 milyar kilometre olacaktır.

2 metre uzunluğundaki DNA, 6 mikron büyüklüğündeki hücre çekirdeğine nasıl sığıyor? İlk başta karmaşık ve biraz da imkânsızmış gibi görünen DNA paketlenmesi işi bilim insanlarınca “süper kıvrımlar” görüşü ile açıklanmaktadır: Yani DNA kıvrılarak boncuk şeklinde ve daha sonra kendi üstüne tekrardan kıvrılarak bir süper kıvrım (supercoil) oluşturur. DNA, bu şekilde kendi üzerine katlanan çifte sarmal halinde olmasaydı genetik kodumuz belkide vücudumuza sığmazdı. Peki, bu kadar karmaşık ve ilim gerektiren bu işi; akılsız, kör ve cansız maddelerden oluşmuş bir DNA molekülü nasıl yapabiliyor?

Muhteşem Bir Yaratılış Harikası: DNA

Bilim insanların dediklerine göre bir insanda 70-100 trilyon arası hücre bulunmaktadır. Her bir hücrede birer tane DNA molekülü vardır. Sadece bir DNA’nın içinde 3 milyar farklı konuda bilgi yer alır. Bu bilgileri bir yere yazacak olsak toplam 1 milyon sayfalık bir seri kitap oluşturabiliriz ki bu da yaklaşık 1000 cilt demektir. Yani, çıplak gözle bile göremediğimiz bir hücrenin içerisindeki, belki özel mikroskoplarla 100 000 kez büyülterek görebileceğimiz bir molekülün içine 1000 cilt kitabın bulunduğu bir kütüphane yerleştirilmiş. Daha doğrusu bir insan vücuduna bunun gibi 100 trilyon kütüphane yerleştirilmiş.

Yeryüzünde bunu başarabilecek herhangi bir teknoloji var mıdır? Bu muazzam bilginin evrim süreci içerisinde tesadüf eseri olarak hücrelerin içine yerleşmiş olması mümkün müdür? Ne tesadüflerin, ne sebeplerin, ne de insan yapısı teknolojinin bu hayranlık uyandırıcı eseri meydana getirecek gücü olmadığı açıktır. İşte insan genom projesinin yürütücüsü Prof. Dr. Francis Collins te DNA’daki bu muhteşem yapıdan öyle etkilenmiş ki “DNA”da Allah’ı gördüm” diyerek hayranlığını dile getirmiştir.

Özetle, “DNA Kitabımız dünyadaki hiçbir -insan yazması- kitaba benzemiyor!

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu