Kur’an-ı Kerimde Yahudiler

Fahri Sağlık

Fahri Sağlık

Tüm Yazıları

Kur’an-ı Kerimde Yahudiler

Dünyanın başına bela olan bir milletin hayat hikâyesi ibret alınması için Kur’an-ı Kerimde ayrıntıları
ile anlatılır. Şu anda orta doğuda (başta Filistin, Lübnan ve Suriye’de) büyük bir insanlık dramı
yaşanıyor. Maalesef Müslümanların bunu engellemeye gücü yetmiyor. Batılı ülkeler, topyekûn İsrail’e
sahip çıkıyor. Bazı ülkelerin cılız tepkileri ise, fazla bir anlam ifade etmiyor.

Meselenin, siyasi, askeri, ekonomik ve dini olmak üzere pek çok boyutu var. Emekli bir Müftü olarak
beni doğrudan ilgilendiren husus konunun dini boyutudur. İsrail’in katil lideri, sıkıştığında ortaya bir
takım dini tezler, iddialar ve kehanetler ortaya atıyor. Bunların dini ve tarihi yönden incelenip
halkımızın doğru bilgilendirilmeleri gerekir.

Bu yazımda meseleye kısaca Kur’an-ı Kerim zemininde ilgili ayetler ışığında Yahudileri anlatmaya
çalışacağım.

Mezopotamya, Mısır ve Yemen üçgeni dünyanın en eski medeniyet merkezlerinden birini teşkil eder.
İsrail oğulları, Araplar ve daha başka kavimlerle birlikte bu bölgenin sakinlerinden birisi idi.
Mezopotamya; Kabaca Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgenin adıdır. Mezopotamya
günümüzde Irak, kuzeydoğu Suriye, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve güneybatı İran topraklarından
oluşmaktadır. Büyük bölümü bugünkü Irak'ın sınırları içinde kalan bölge, tarihte birçok medeniyetin beşiği olmuştur.

Kur’an-ı Kerimde İslam’ın tevhit mücadelesi büyük ölçüde Yahudiler ve onlara gönderilen elçiler
üzerinden anlatılır. Bu sayede bütün insanlığın ( özellikle Müslümanların ) bu ibretlik hikâyelerden
ders çıkarması amaçlanmıştır. Kur’an-ı Kerimde Yahudilerin yüce Allaha en fazla nankörlük eden
millet olduğu belirtilir ve nankörlüklerinden örnekler verilir.

Hz. Muhammet, Medine’ye hicret ettiğinde orada üç önemli Yahudi kabilesiyle muhatap olur. Benî
Nadîr, Benî Kaynuka ve Benî Kurayza. Ehli Kitap olmaları hasebiyle kendilerine iyi niyet gösterir.
Hepsini Medine vesikasına dâhil ederek Yahudiler ile Müslümanları vatandaşlık temelinde tek bir
millet ilan eder. Bununla birlikte bu Yahudi kabileleri büyük bir nankörlük örneği sergileyerek
Müslümanlara birer birer ihanet ederler. Bunun üzerine Medine’den sürülüp çıkarılırlar.
Kur’an-ı Kerime göre yüce Allah’ın gönderdiği peygamberlerin yolundan en çok sapan, sapkınlıkta
sınır tanımayan milletlerin başında Yahudiler gelir. Yahudilerin sapkınlıklarının başında onların bir tür
ırkçı yaklaşımla kendilerini diğer milletlerden ayrı ve üstün görmeleri gelir.

Yahudiler ve Hıristiyanlar «Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz» dediler. (Mâide; 18)

Allah Teâlâ, pek çok peygamberi İsrail oğullarına onların ıslah olup içinde düştükleri kötü durumdan
kurtulmaları için göndermiştir. Bununla birlikte onlar, bunu tersinden okuyarak Allah’ın kendilerine
özel lütufta bulunduğunu, dolayısıyla kendilerine her zaman bir baba gibi şefkatli ve merhametli
davranacağını iddia etmişlerdir.

Bunun ötesinde bazı Yahudi guruplar, işi peygamberlerine ulûhiyet atfetmeye kadar götürerek açıkça
şirke düşmüşlerdir:

Yahudiler, Üzeyr Allah'ın oğludur dediler. Hristiyanlar ise, İsa Mesih Allah'ın oğludur dediler.
Bu onların ağızlarıyla söyledikleri (gerçeği yansıtmayan) sözleridir. Onların bu sözleri daha önce inkâr
etmiş kimselerin söylediklerine benziyor. Allah onları kahretsin. Nasıl da haktan çevriliyorlar! (Tevbe; 30)

Kur’an-ı Kerimde Yahudiler ve Hristiyanların din adamlarına biçtikleri rol ortaya konulmuştur.
“(Yahudiler) Allah'ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını) rabler edindiler…” (Tevbe; 31)

Yahudi âlimleri ve hahamları, tıpkı Allah ve Resulü gibi müstakil hükümler veriyor, Kutsal Kitap’a
ilave ediliyor ve tıpkı Tevrat hükümleri gibi karşılık buluyordu. Yukarıda belirtilen ayet-i kerime nazil
olduğunda Adi b. Hâtem isimli Yahudi, Hz. Peygamber’e; “Ya Rasulallah! Biz, onlara kulluk
etmiyorduk ki!” demiştir. Bunun üzerine Hz. Peygamber, ona; “Peki onlar size istediklerini helal,
istediklerini haram kılıyor, siz de onlara uymuyor muydunuz? İşte burada söylenen odur,” şeklinde
cevap vermiştir.

Yahudi bilginlerinin dinlerini tahrif etmeleri konusunda Kuran-ı Kerimde şöyle buyurulur:
“Elleriyle (bir) Kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için «Bu Allah katındandır»
diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü
vay haline onların! (Bakara; 79)

Burada Yahudi bilginlerinin, çeşitli dinî konularda birtakım kitaplar yazarak bunların Allah katından
gelmiş dinî gerçekleri içerdiğini ileri sürdükleri ve cahil halka önemsiz bir bedelle sattıkları
bildirilmektedir. Yahudi bilginleri bu tutumlarıyla, halkı din konusunda bilgilendirme amacı
taşımadıklarını ortaya koymuşlardır. Aksine kendi sözlerini ve yorumlarını Allah kelâmı gibi gösterip
böylece kişisel görüşlerini kutsallaştırmaya, dinin aslı gibi göstermeye kalkıştıkları, üstelik bu yolla
dini bir istismar ve kazanç aracı haline getirdikleri için ayette ağır bir dille kınanmışlardır. Kuşkusuz
burada Müslümanlara ve diğer din mensuplarına da dolaylı bir uyarı vardır.

Bütün peygamberler gibi İsrail oğullarına gönderilen peygamberler de muhataplarına tevhide dayalı
İslam inancını tebliğ etmişlerdir. Ama onlar bu inancı tahrif ederek kandillerine özgü bir din icat
etmişlerdir.

Özellikle belirtmek isterim ki; Bugünkü Yahudilik Yahudi din adamlarının kehanetler üzerine
kurdukları milli bir dindir.

Tahrif edilmiş bir din anlayışına sahip olan Yahudilerin en belirgin özellikleri, sözlerinde
durmamalarıdır. Bu bağlamda Allah’a verdikleri sözü bozdukları gibi, peygamberlerine ve diğer
insanlara verdikleri sözleri de tutmamışlardır. Bu husus, Kur’an’da şöyle ifade edilir: Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa içlerinden bir takımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez (Bakara; 100)

Yahudilerin bunca taşkınlıklarının ardında yatan sebep, onlarda ahiret inancının zaman içinde kaybolmasıdır.

Zira kendilerine işledikleri bu günahların bir gün hesabını nasıl verecekleri sorulduğunda, buna şu
şekilde cevap vermişlerdir; Bir de dediler ki: Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla
dokunmayacaktır. Sen onlara de ki: Siz bunun için Allah'tan söz mü aldınız? -Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez-. Yoksa siz Allah'a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz? (Bakara;80)

Yahudiler, dinlerini bütünüyle ticarete alet etmişlerdir.

Yahudi din adamları, mabedi ticaret merkezi haline getirerek söz konusu para trafiğinin daima başında
yer almışlardır. Hz. İsa, onların mabet etrafındaki tezgâhlarını yıkıp dağıttığında kendisine düşman
kesilmişlerdir.

Genelde Ehl-i Kitap’ın özelde Yahudilerin en büyük hasım ve tehdit unsuru olarak gördükleri insanlar
gerçek iman sahibi kimselerdir. Bu nedenle onlar, diğer bütün insanlardan daha ziyade Müslümanlara
düşmanlık beslerler. Bu konuda Kur’an-ı Kerim şöyle der: (Ey Muhammed!) İman edenlere
düşmanlık etmede insanların en şiddetlisinin kesinlikle Yahudiler ile Allah'a ortak koşanlar olduğunu görürsün…” (Mâide; 82)

Bütün bu hususları göz önüne aldığımızda, bugün başta Filistin (Gazze) , Lübnan ve Suriye’de
gerçekleşen vahşetin arka planını çok daha iyi anlıyoruz. İnşallah gelecek hafta Yahudi kehanetleri ile vaat edilmiş topraklar konuları üzerinde durmaya
çalışacağım. Sağlıcakla kalınız.

Yahudiler