Metaoyun, Oyunun Dışındaki Oyun
Metaoyun, Oyunun Dışındaki Oyun
Oyun oynamak sadece vakit geçirmek mi, yoksa çok daha fazlası mı?
Aslında her oyun, ister bilgisayarda olsun ister sokakta, sosyal bir deneyim de sunuyor. Çünkü oyun sırasında insanlar sadece kurallara uymuyor, aynı zamanda birbirleriyle iletişim kuruyor, işbirliği yapıyor ya da rekabet ediyor.
Oyun Mekanikleri ve Dinamikleri
Bir oyunu oynarken hepimiz belli roller üstleniyoruz. Mesela elim sende oynarken “ebe” ya da “kaçan” oluyorsun. Bu, oyunun mekaniği yani kuralları sayesinde oluyor. Ama oyun burada bitmiyor; çünkü oyuncuların tavırları, stratejileri, hatta oyunu farklı yorumlamalarıyla iş bambaşka bir hal alıyor. Buna da oyun dinamiği deniyor.
Dijital oyunlarda da durum aynı. Örneğin eski bir online oyun olan Ultima Online’da balık tutma aslında çok basit bir yan görevdi. Ama oyuncular bu olayı o kadar ciddiye aldı ki, “balık tutma teknikleri” diye forumlar açtılar. Yani kurallar başka bir şey diyordu ama oyuncuların yarattığı kültür oyunu bambaşka bir noktaya taşıdı.
Sihirli Çember: Oyun Dünyasının Kuralları
Hollandalı tarihçi Johan Huizinga, oyunu hayatın içinde özel bir alan olarak tanımlıyor.
Buna “sihirli çember” diyor. Yani oyun oynarken gerçek dünyayı biraz geride bırakıyoruz. Ama bu çember tamamen kapalı değil. Arkadaşlıklar, rekabetler, hatta dışarıdaki tartışmalar bile oyunun içine sızabiliyor.
Oyun Toplulukları
Oyun, sadece oynarken değil, etrafında kurulan topluluklarla da sosyal bir deneyime dönüşüyor. Bir grup arkadaşın her hafta buluşup aynı oyunu oynaması ya da online oyunlarda kurulan klanlar, loncalar bunun en güzel örneği. Oyunun kuralları topluluğun yapısını belirlerken, topluluk da zamanla kuralları kendine göre şekillendirebiliyor.
Oyun bittiğinde bile sohbet devam ediyor: “Ben şöyle bir taktik yaptım, senin yaptığın daha iyiydi” ya da “bir dahaki sefere şöyle oynayalım” gibi. Buna metaoyun deniyor. Yani oyun bittikten sonra da oyunla ilgili konuşmak, strateji yapmak, hatta oyun üzerine yazılar yazmak bile oyunun sosyal tarafının bir parçası.
Yazımı burada bitiriyorum bir şeyler katabildiysem ne mutlu bir sonraki yazımızda görüşmek üzere!