Hüzün...
Bismillahirrahmanirrahim
“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gösterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar için herhangi bir korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir” dedik.” Bakara, 38
“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” Ali İmran, 139
“Peygamber, arkanızdan sizi çağırırken siz durmadan dağa yukarı kaçıyor, hiç kimseye dönüp bakmıyordunuz. Bundan dolayı Allah, size keder üstüne keder verdi ki, (bu durumlara alışasınız ve daha sonra) elinizden gidene, ve başınıza gelene üzülmeyesiniz. Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır” Ali İmran, 153
“Kâfirlerden bir kısmını faydalandırdığımız şeylerde sakın gözün kalmasın. Onlara karşı mahzun olma ve mü’minlere (şefkat) kanadını indir.” Hicr, 88
“Eğer siz ona (Peygamber’e) yardım etmezseniz, (biliyorsunuz ki) inkâr edenler onu iki kişiden biri olarak (Mekke’den) çıkardıkları zaman, ona bizzat Allah yardım etmişti. Hani onlar mağarada bulunuyorlardı. Hani o arkadaşına, “Üzülme, çünkü Allah bizimle beraber” diyordu. Allah da onun üzerine güven duygusu ve huzur indirmiş, sizin kendilerini görmediğiniz birtakım ordularla onu desteklemiş, böylece inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Allah’ın sözü ise en yücedir. Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir” Tevbe, 40
Sözlükte hüzün kelimesi "keder, üzüntü" anlamına gelir. Hüzün, bir ahlâk terimi olarak, insanın maddî veya manevî kayıp ve eksikliklerinden duyduğu üzüntü ve keder anlamında kullanılmaktadır.
Ayrıca Peygamberimiz sav’in eşi Hz. Hatice ile amcası Ebû Tâlib’in ölümleri Hz. Peygamberimiz sav’i derinden üzdüğü için bu ölümlerin vuku bulduğu yıla İslâm tarihinde “senetü’l-hüzn” denilmiştir.
Kur’ân-ı Kerim’de iki âyette hüzün, üç âyette aynı anlamı taşıyan hazen, otuz yedi âyette de aynı kökten fiiller geçmektedir.
Birçok âyette mü'minlerin âhirette üzüntü duymayacakları bildirilmektedir.
Hz. Peygamberimiz sav ve mü'minlerin, başlarına gelen musibet ve sıkıntılar sebebiyle veya mâruz kaldıkları baskı ve zulümlerden dolayı üzülmemeleri öğütlenmektedir.
Hadislerde ise, ölüm gibi acı veren olaylar karşısında isyan etmeden üzülmenin normal olduğu bildirilmiştir. (Buhârî, Cenâiz, 44; Ebû Dâvûd, Cenâiz, 24),
Bir önemli müjde ise insanları üzüntüye sevkeden sıkıntıların günahlara keffâret olacağıdır. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, VI, 157)
Hz. Allah cc'nün musibetler dolayısıyla yaş döken gözleri, hüzünlenen kalpleri azaba uğratmayacağı müjdesi verilmiştir. (Buhârî, Cenâiz, 45. Merdâ, 1; Müslim, Cenâiz, 12; Birr, 52)
Hz. Peygamberimiz sav’de acı ve üzüntü veren sıkıntılara uğramaktan Hz. Allah'a sığınmıştır (Buhârî, Cihâd, 74; Deavat, 35, 40; Ebû Dâvûd, Vitir, 32).
Ehli tasavvuf yani sûfiler, hüzünü daha çok âhiret kaygısı veya hayırlı bir işi başaramamaktan duyulan üzüntü için kullanırlar ve olumlu bir anlam yüklerler.
Rabbimiz bizleri ve tüm inananları dünya ve ahirette hiç hüzünlendirmesin...