Okul Çevrelerinde Saygının Sesi Kısık

Saygının yok olduğu, değerlerin unutturulduğu bir toplumda, gençlerin ve çocukların büyüme şekli de değişiyor. Ama belki de çözüm, basit bir teşekkürde, bir gülüşte ve örnek davranışlarda gizlidir.

Dün akşamüstü, Altıeylül Ortaokulu civarında soluklanmak için bir çay içeyim diye kahveye oturdum. Hava serin, rüzgâr keskindi.. Karşı kaldırımda okul çantaları hâlâ omuzlarında, Ortaokul- Lise çağlarında birkaç genç yüksek sesle konuşuyor, arada kahkahalar savuruyorlardı.
Biri elindeki enerji içeceğini yere fırlattı, diğeri telefonundan müzik açtı; ses sonuna kadar açık. Yanlarındaki küçük bir çocuk, onları hayranlıkla izliyordu.

Bir an göz göze geldik.
Gözlerinde “ben de büyüyünce onlar gibi olacağım” der gibi bir ifade vardı.
İçimden, “Dur oğlum, büyümek bu değil” demek geçti.
Ama bir ses, “Boş ver, karışma çayını iç sus ” dedi.
Sustum.

Asıl mesele saygı

Mesele o çocukların yere attığı kutu ya da dinledikleri şarkı değil.
Mesele, saygının sessizce hayatımızdan çekilmesi.
Bir zamanlar büyüğün önünde ceket iliklemek, otobüste yer vermek, yolda selam vermek doğal bir refleksimizdi. Şimdi “fazla resmiyet” sayılıyor.

Bizim çocukluğumuzda biri yanlış yapsa, hiç tanımadığımız bir büyüğümüz uyarırdı.
“Evladım, yapma!” derdi.
Kızar, utanır, bir daha tekrarlamazdık.
Bugün aynı cümleyi kursanız, “Sen kimsin?” diye tersleniyorsunuz.
Çünkü özgürlük büyürken, saygının sesi kısıldı.

Suç kimde?

Ne gençlerde tek başına, ne de sadece ailede.
Suç, hepimizde.
Öğretmeni yetkisiz bıraktık, anne-babayı meşgul ettik, komşuluğu unuttuk.
Televizyonu, tableti, telefonları hayatın merkezine koyduk; dedeyi, nineyi arka odaya gönderdik.
Yetmedi, “bunların kahrı çekilmez” dedik, yaşlılarımızı huzurevlerine kapattık.
Sonra da dönüp, “Bu gençlik niye böyle oldu?” diye soruyoruz.

Aslında çözüm çok uzak değil.

Bir çocuğa “teşekkür ederim” demeyi öğretmek, bir büyüğe “nasılsınız” demek kadar kolay.Küçüğün başını okşamak, yaşlıya kapı tutmak kadar basit.
Çünkü değerler öğütle değil, örnekle aktarılır.Bir toplumun geleceği, gençlerinin elindeki değil, kalbindekiyle ölçülür.

O gün durakta göz göze geldiğim o çocuğu hâlâ düşünüyorum.
Belki bir gün, biri ona örnek olur; yere attığı kutuyu kaldırır, yanındakine saygıyla davranır.
Belki o zaman yeniden hatırlarız:
Bir ülke, saygının tükendiği yerde değil, yeniden filizlendiği yerde yükselir.

okul
SON DAKİKA HABERLERİ

Macit Ermiş Diğer Yazıları