Bir Tek Annemizin Kalbinde Büyüyemiyoruz

Hayatın tuhaf bir tarafı var: büyümeye başladığımız yer, bir gün en çok özlemini duyduğumuz yer oluyor. İnsan annesinin karnında...

Hayatın tuhaf bir tarafı var: büyümeye başladığımız yer, bir gün en çok özlemini duyduğumuz yer oluyor. İnsan annesinin karnında büyümeye başlıyor, ama farkına varmadan, aslında o kalpte hiç büyüyemiyor.

Bugün şehirler büyüyor, binalar yükseliyor, insanlar acele ediyor. Hep bir yerlere yetişmeye, bir şeyleri başarmaya, “büyümeye” çalışıyoruz. Fakat ne kadar büyük görünürsek görünelim, içimizde bir yer hep küçük kalıyor. Ve o yerin adresi, annemizin kalbi.

Dışarıda büyümek, rekabetin, sorumlulukların, maskelerin içinde büyümek demek. Maaş bordrolarıyla, sosyal medya profilleriyle, başarı hikâyeleriyle ölçülüyor artık “büyümek.” Ama annemizin kalbinde, hiçbir terfi yok. Orada kimse senden “olgun davranmanı” beklemiyor. Orada ağlayabilirsin, sızlayabilirsin, şımarabilirsin. Çünkü o kalp, seni ilk hâlinle kabul eden tek yer.

Düşünsene…

Dünyada seni hiçbir koşula bağlamadan seven kaç yer kaldı? Kaç insan seni “başarın, hâlin, statün” için değil, sadece “sen olduğun” için seviyor? İşte o yüzden annemizin kalbi, bu kadar kutsal bir sığınak. O kalp, zamansız bir yer. Orada ne yıllar geçiyor, ne kırışıklıklar beliriyor. Orada sen hâlâ minicik bir çocuksun; hani dizin kanadığında abartarak ağlayan, ama bir öpücükle her şeyi unutan hâlinle.

Biz büyüdükçe dünya ağırlaşıyor. Kaygılar artıyor, ilişkiler karmaşıklaşıyor, dostluklar hesaplı hale geliyor. Ama annemizin kalbinde o ağırlık yok. Orası hâlâ pamuk gibi bir yer; kırıldığında bile seni suçlamayan, hep affeden, hep kucaklayan bir yer. Belki de o yüzden en zengin insan, hâlâ annesinin kalbine dönebilen insandır.

Modern çağ bize “büyü” diyor: ayakta dur, güçlü ol, duygularını bastır, kimseye güvenme.
Ama annemizin sesi hâlâ içimizde bir yerlerde fısıldıyor: “Yorulduysan gel, dinlen biraz. Büyümek zorunda değilsin bugün.” Ve belki de hayatın en büyük dersi tam burada gizli. Büyümek, sadece dışarıda olmalı. İçeride; o kalpte hep çocuk kalabilmek gerek. Çünkü kalbini çocuk tutan insan, dünyayı kirlenmeden görebilen tek insandır.

Bazen düşünüyorum; belki de annemizin kalbi, Tanrı’nın bize verdiği en küçük cennet parçasıdır. Orada ne korku var, ne hırs. Sadece sevgi var; koşulsuz, sessiz ve sonsuz. Dünyanın bütün gürültüsüne rağmen, hâlâ o kalbe dönebiliyorsak…

Evet, belki büyümüşüzdür. Ama kaybolmamışızdır.

Onur Ayan köşe yazısı
SON DAKİKA HABERLERİ

Onur Ayan Diğer Yazıları