Avucumuzdaki Aşklar

90’lardan Bugüne Bir Flört Yolculuğu Hayat bazen öyle bir hızla akıyor ki, dönüp bakmaya fırsat bulamıyoruz.

Avucumuzdaki Aşklar

90’lardan Bugüne Bir Flört Yolculuğu

Hayat bazen öyle bir hızla akıyor ki, dönüp bakmaya fırsat bulamıyoruz. Oysa bir an durup sorsak kendimize: “Gerçekten yaşıyor muyum, yoksa sadece zaman mı dolduruyorum?” Bu soru sadece hayat için değil, ilişkilerimiz için de geçerli. Özellikle de aşk için…

Avucumuzdaki Aşklar

Jetonlu Aşk’tan Wi-fi Sinyaline

90’larda birini sevmek, bir kelebeği avucunda tutmak gibiydi. Ne çok sıkacaksın ne de salıvereceksin. Bir denge gerekiyordu. Sabır gerekiyordu. Sevgilinle konuşmak için sabırsızlıkla çalan ev telefonunun başında beklerdin. Mesaj değil, mektup yazılırdı. Kalbinin en derininden geçenleri kağıda döker, belki aylarca saklanacak hatıralar yaratırdın. O zamanlar aşk; sabırla, özenle, emekle büyütülen bir çiçekti.

90’larda göz göze gelirdik, şimdi göz simgesi atıyoruz. Aşk mı dediniz, o uygulamada kalmadı…

2000’lerde teknoloji girdi devreye. Cep telefonları, MSN mesajları, gizli gizli atılan SMS’ler… Hâlâ bir heyecan vardı. Beklemek vardı. “Görüldü” değil, “cevap gelir mi acaba?” gerginliği vardı. Flört, biraz daha hızlı ama hâlâ kalpten bir şeydi. Peki ya şimdi?

Yanlış Kişiye Gönül, Doğru Kişiye Emoji

Günümüz ilişkileri çoğu zaman bir “kaydırma” hareketine sığmış durumda. Sağ kaydır, eşleş, birkaç mesaj… Sonra belki bir kahve, belki de sessizce ortadan kayboluş. Birine ulaşmak hiç bu kadar kolay olmamıştı belki ama bağ kurmak da hiç bu kadar zor olmamıştı. Artık bir “görüldü” bile duygularımızı paramparça etmeye yetiyor.

Çekirdek Kıvamında Aşklar: Kabukları Kaldı, Tadı Gitti

Belki de sorun, aşkı fazla sıkmak ya da çok serbest bırakmakta. Tıpkı avucumuzdaki kelebek gibi…Bugünün ilişkilerinde en çok eksik olan şey belki de farkındalık. Oysa aşk fark etmekle başlar. Karşındaki insanı gerçekten görmekle, onunla gerçekten olmakla… Ama çoğu zaman, daha iyisi var mı diye sağa sola bakarken, elimizdekini kaçırıyoruz.

Bir zamanlar buluşmalar ertelenirdi, şimdi ilişkiler. Zamane aşklarının kronolojik rezaleti.

90’ların mektuplarında saklı o naif heyecan artık filtreli fotoğrafların arkasında gizleniyor. Ama yine de bir umut var. Çünkü sevgi hâlâ aynı yerde duruyor. Sadece biraz sessiz. Biraz arka planda.Mahalle başında oturup sevdiğini beklerdin. Şimdi story’de görüp ‘like’ beklersin. Aynı yalnızlık, farklı dönem. 90’larda cesaret yoktu, şimdi saygı. Flörtün suyu mu çıktı, biz mi çok susadık? Belki de yapmamız gereken şey; hayat gibi, aşkı da sadeleştirmek. Daha az beklenti, daha çok his. Daha az plan, daha çok an. Çünkü gerçek aşk, bir “hedef” değil. O, yürüdüğün yolda sana eşlik eden bir sıcaklık, bir tebessüm, bir içtenliktir.

Aşklar çağ atladı; duygular küçüldü, veri paketleri büyüdü. Eski flörtler analogdu, yeni nesil buffering.

Şimdi kendine bir soru sor: Avucundaki aşkı fark ediyor musun? Yoksa o çoktan uçup gitti mi? Belki de yapman gereken tek şey, biraz yavaşlamak… Ve karşındakine gerçekten bakmak… Çünkü bazen mutluluk, bir mesajda değil; sessizce paylaşılan bir çayda gizlidir.Ve belki de aşk, hâlâ o mektubun satır aralarında seni bekliyordur…

Onur ayan

sevgi Onur Ayan kalp mektup duygular Avucumuzdaki Aşklar Eski Aşklar
SON DAKİKA HABERLERİ

Kamil Akyürek Diğer Yazıları