Hüseyin Yıldırım

Imanlı Gençlik ve Ashab-ı Kehf…..

“(Resûlüm)! Yoksa sen, bizim âyetlerimizden Ashâb-ı Kehf ve Ashâb-ı Rakîm´in durumlarını şaşırtıcı mı buldun?”Kehf,9

Ashâb-ı Kehf hakkında Kur’ân-ı Kerîm’de asıl vurgulanmak istenen husus, onların isimleri, sayıları ve memleketleri değil, bilhassa o sâlih gençlerin  iman, ihsan duygusu ve putperestliğe karşı tevhîd mücâdelesinin sergilendiği hikmet dolu bir kıssadır.

 

İlgili Makaleler

Kral Dakyanus gurur ve kibrinin netîcesinde gün geçtikçe zulmünü artırarak tanrılık iddiâ edecek kadar ileri gitti. Ayrica imanli kim varsa, onları toplatıp ağır işkencelere tâbî tutarak şehir girişlerine astırmaya başladı.

Ayni zamanda Ashâb-ı Kehf’in de mü’minlerden olduğunu öğrendi. Hiddetle onları huzûruna çağırttı. Kendilerini tehdîd etti. Ancak onlar, îmânın zevkine vardıklarından, tehditler karşısında aslâ korkmadılar ve zâlim hükümdarın yüzüne karşı hakikati söylemekten çekinmediler.

(Ey Rasûlüm!) Biz Sana onların başından geçenleri gerçek olarak anlatıyoruz. Hakîkaten onlar, inanmış gençlerdi. Biz de onların hidâyetini artırdık.” Kehf, 13

“Onların kalblerini metîn kıldık. O yiğitler (zâlim hükümdarları karşısında) ayağa kalkarak dediler ki: «Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’ndan başkasına ilâh demeyiz. Yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz.»” Kehf, 14

“Şu bizim kavmimiz Allâh’tan başka ilâhlar edindiler. Bâri bu ilâhlar konusunda açık bir delil getirseler. (Ne mümkün!) Öyle ise Allâh hakkında yalan uydurandan daha zâlimi var mı?” Kehf, 15

Gençler, Dakyanus’un, putlara tapmaları hakkındaki ısrarlı teklifleri karşısında da şöyle dediler:

“Bizim bir ilâhımız vardır ki, O’ndan başkasını ilâh tanımayız. Biz yerlerin ve göklerin Rabbini bırakıp da kulların yaptığı cansız taş parçalarına aslâ tapmayız. Senin teklifini kabûl etme ihtimâlimiz sonsuza dek yoktur! Hükmün ne ise, onu yapabilirsin!”

Hükümdar Dakyanus, îmanlı gençlerin bu cesur tavrı karşısında son derece hiddetlendi.

“Siz gençsiniz; kendinize yazık etmeyin! Yaptıklarınızdan vazgeçmeniz için size üç gün mühlet veriyorum! Düşünün, taşının; kurtulmayı mı, yoksa sizi helâk etmemi mi tercîh ediyorsunuz?”deyip tehdîd etti. Sonra onları kendi hâllerine bırakarak Ninova’ya gitti.

 

Hükümdarın vermiş olduğu bu mühlet, Ashâb-ı Kehf için âdeta bir lutf-i ilâhî oldu. Onlara zâlim hükümdarın şerrinden kurtulmak için zaman kazandırdı. Cenâb-ı Hakk’ın rahmet ve nusretini uman bu sâlih gençler, yanlarında bir de köpek olduğu hâlde şehirden kaçarak bir mağaraya saklandılar. Mağarada evlerinden getirdikleri yiyecekleri yiyor ve gece gündüz Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ederek O’na sığınıyor,

“Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla!” Kehf,10. diyerek yalvarıyorlardı.

Nitekim sâlih amelleri, ihlâsları ve yaptıkları bu duâ hürmetine rahmet dolu nusret-i ilâhî ile

Hz. Allah cc bu imanlı Ashâb-ı Kehf’i sonsuz rahmetiyle kuşattı ve onları 309 sene mağarada  uyuttu.

“Onlar mağaralarında üç yüzyıl ve buna ilaveten dokuz yıl kalmışlardır.”Kehf,25

 

Kaynaklarda Ashab-ı Kehf’in isimlerinin şöyle yazıldığını görüyoruz, Yemliha, Mekselina, Meslina, Mernuş,

Debernuş, Sazenuş ve Kefetatayyuş. Köpeklerinin de Kıtmir olduğu nakledilir. Magranin Tarsus civarında meydana geldiği inanılıyorsa da; Elbistan’da, Maraş’ta, Ninova’da hatta daha başka rivayetlerde vardır.

 

Hıristiyanlar ise bu olayın Ayasuluk kilisesinde vuku bulduğuna inanırlar(Ey Rasûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün ki, doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isâbet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı). İşte bu, Allâh’ın âyetlerindendir (O’nun azametinin bir nişânesidir). Allâh kime hidâyet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır. Kimi de hidâyetten mahrum ederse, artık onu doğruya yöneltecek bir dost bulamazsın!” Kehf, 17

“Kendileri uykuda oldukları hâlde sen onları uyanık sanırdın. Onları sağa sola çevirirdik. Köpekleri de mağaranın girişinde ön ayaklarını uzatmış yatmakta idi. Eğer onların durumlarına muttalî olsa idin, dönüp de onlardan kaçardın ve gördüklerin yüzünden, için bir korku ile dolardı.” Kehf, 18

Cenâb-ı Hak, Ashâb-ı Kehf’i uyandırdığında, onlar mağarada çok az bir zaman kaldıklarını zannettiler. Âyet-i kerîmelerde buyrulur:

“Böylece Biz, aralarında birbirlerine sormaları için onları uyandırdık. İçlerinden biri:

«Ne kadar kaldınız?» dedi.

(Kimi):

«Bir gün, ya da günün bir parçası kadar kaldık.» dediler.

(Kimi de) şöyle dedi:

«Rabbiniz, kaldığınız müddeti daha iyi bilir. Şimdi siz, içinizden birini şu gümüş paranızla şehre gönderin de, baksın, (şehrin) hangi yiyeceği daha temiz ise, size ondan erzak getirsin; ayrıca dikkatli davransın (gizli hareket etsin) ve sakın kimseye sezdirmesin!” Kehf, 19

“Çünkü onlar, eğer size muttalî olurlarsa, ya sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman ebediyyen iflâh olmazsınız.” Kehf, 20

İçlerinden bir tanesi, şehre erzak almaya gittiğinde elindeki seneler önceye âit paraları görenler, onun bir define bulduğunu zannederek hükümdara şikâyet ettiler.

Zamanın yeni hükümdarı ise, sâlih bir kişi idi. Nihayet Ashâb-ı Kehf’ten olan genci karşısında görünce, sevinçle  Cenâb-ı Hakk’a hamd etti. Ardından Ashâb-ı Kehf’in yanlarına giderek onları ziyâret etti.

“Böylece biz, (insanları) onların hâlinden haberdar ettik ki, Allah’ın va’dinin hak olduğunu ve kıyametin gerçekleşmesinde de hiçbir şüphe olmadığını bilsinler. Hani onlar (olayın mucizevî tarafını ve asıl hikmetini bırakmışlar da) aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. (Bazıları), “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların hâlini daha iyi bilir” dediler. Duruma hâkim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız” dediler.”Kehf,21

Ashâb-ı Kehf, îmânlarında sebat gösterip zulümlere katlanmaları, Allâh yolundan ayrılmamaları ve bu uğurda hicret etmelerinin bir bereketi olarak Kur’ân-ı Kerîm’de hayırla anılmışlardır.

Peygamberimiz Efendimiz sav cuma günü Kehf Sûresi okunduğunda, bunun diğer cumaya kadarki günahlara keffâret olacağını bildirmiştir. Süyûtî, Cami’usSağir I, 98

Rabbimiz biz ve tüm ümmete Ashab-ı Kehf imanı ve şuuru nasip eylesin. …

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu