Köşe Yazıları

Kalbi Olan Bir Sebze: Enginar

Kalbi Olan Bir Sebze: Enginar

Bugünlerde Balıkesir’in pazar tezgahlarında da görülmeye başlayan enginar bitkisi aslında henüz açmamış bir çiçek goncasıdır. Yani enginarı toplamadan tarlada bırakmış olsak bir müddet sonra deve dikenleri gibi mor çiçekli güzel bir bitkiye dönüşecektir. Velhasıl, bu bitki Papatyagiller ailesinin bir üyesi, şevketibostan ve devedikeninin kardeşi; marul, ayçiçeği, hindiba ve radikanın da akrabası.

Vatanının Habeşistan olduğu tahmin edilen bitki önce eski Mısırlılar sonra bütün Araplar arasında yayılmıştır. Bitki Osmanlılar vasıtasıyla Doğu Avrupa ve Endülüsler vasıtasıyla da Batı Avrupa’ya yayılmıştır.

***

İçine yerleştirilen şifalı maddeler sayesinde besin değeri yüksek olan enginar, ilk çağlardan bu yana yararları bilinen en güçlü antioksidanlardan birisidir. Enginarın birçok hastalığa özellikle de karaciğer rahatsızlıklarına iyi geldiği Ortaçağ’dan itibaren fark edilmiş ve özellikle de yaprakları geçmişten günümüze alternatif tıpta kullanıla geliyor. Yapılan çalışmalarda safra artırıcı, kanser önleyici ve kolestrol düşürücü etkileri görülmüştür. Durum böyleyken maalesef halkımız daha çok yapraklarından arındırılmış enginarın tabanlarını yiyor, asıl şifalı olan yaprak ve saplarını ise atıyor. Oysa, yapraklar salata olarak tüketilebileceği gibi haşlayıp suyu da şifa amaçlı içilebilir.

Mineral ve vitamin deposu olmasının yanında zengin bir lif kaynağı olan enginar, sindirim sisteminden dolaşım sistemine vücudun hemen hemen her bölümüne fayda sağlar. Enginar düzenli tüketildiğinde de sindirim sistemi rahatsızlıklarına şifa olur.

***

İçeriğine yerleştirilen antioksidanlar nedeniyle enginar karaciğer hastalıklarının tedavisinde oldukça etkilidir. Vücudun ana organlarından biri olan karaciğer; vücudumuzdaki birçok metabolik işlemlerden ve toksinlerin vücuttan atılmasından sorumludur. Günümüzde yediğimiz katkılı gıdalardan ya da farklı yollardan vücudumuza aldığımız toksin maddeler karaciğerde birikerek rahatsızlıklara neden olmaktadır. Ayrıca, özellikle hava kirliliğinin yoğun olduğu bölgelerde yaşayanlar, akü ve deri fabrika çalışanları, egzoz dumanının yoğun olduğu yerlerde yaşayanlar bu toksinlere daha fazla maruz kalabilmektedir. İşte Rabbimizin sonsuz merhameti ile enginarın içine yüklemiş olduğu “cynarin” gibi şifalı maddeler sayesinde bu toksinlerden zarar gören karaciğer hücreleri yenilenir, kandaki ve dokulardaki zararlı serbest radikaller zararsız hale getirilir. Enginarın özellikle yaprakları, karaciğer fonksiyonlarını düzenlemede önemli rol oynar. Bu nedenle enginar satın alırken su içinde bekletilenlerden ziyade yapraklı olanları tercih edilmeli ve tazeliğine de dikkat edilmeli.

Eee “nerde bu bitkini kalbi hocam” dediğinizi duyar gibiyim. Anlatayım; enginarın kalbine ulaşmak biraz zahmetli bir iş. Öncelikle en dış taraftaki 8-10 yaprağı koparın. Elma kabuğu soyar gibi, alt tarafı bir tur keserek düzleyin. Tepe yapraklarının üstten 2.5 santimlik bölümünü evinizdeki en keskin bıçakla kesince ortası pembeden sarıya ve yeşile giden gökkuşağı gibi, morlu sarılı nefis bir görüntü çıkacaktır. Sarı etli bölümün ortasına isabet eden bu bölüm işte enginarın kalbidir. Bu tüylü kısım kaşıkla ayıklanıp temizlendikten sonra yenen o etli çiçek tablasına ulaşmış olursunuz.

***

18. yüzyılda Osmanlı mutfağına giren enginar günümüzde hala Osmanlı geleneğine göre yenilmektedir. Zeytin yağıyla beraber tüketildiğinde sağlığa olan faydası artan enginar, Akdeniz mutfağının en lezzetli yemeklerinin başında gelir. Şunu da unutmamak da fayda var, enginar yemeği pişirildiği gün tüketilmelidir. İçinde çok çabuk toksin oluşabileceğinden pişmiş enginar bekletilecekse buzdolabında 24 saatten fazla bekletilmemelidir.

Sağlıklı günler dileklerimle…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu