GündemKöşe Yazıları

Vefa Peygamberi Hz. Muhammed

Vefa Peygamberi Hz. Muhammed

17 Ekim 2021 Pazar günü akşamı Mevlid Kandili’dir. Diyanet İşleri Başkanlığımız bu yıl 17-25 Ekim tarihleri arasını “Mevlid-i Nebi Haftası” olarak ilan etmiş ve haftanın ana temasını da “Peygamberimiz ve Vefa Toplumu” olarak belirlemiştir. Başkanlığımız hafta münasebetiyle her yıl önemli bir konuyu ana tema olarak ele alıp konu hakkında duyarlılık oluşturulmaya çalışmaktadır. Örneğin 2018 yılında “Peygamberimiz ve Gençlik”, 2019 yılında “Peygamberimiz ve Aile”, 2020 yılında “Peygamberimiz ve Çocuk“ temaları işlenmiştir.  Bu yılda “Peygamberimiz ve Vefa Toplumu” teması işlenecektir. Diyanet İşleri Başkanlığımız bu bağlamda “Peygamberimiz ve Vefa Toplumu” konulu uluslararası Mevlidi Nebi Sempozyumu gerçekleştirilecektir. Sempozyumun amacı “İçinde yaşadığımız küresel çağda unutulmaya yüz tutan ve en üstün erdemlerden biri olan vefa konusunu insanımızın gündemine taşıyarak toplumsal bir farkındalık ve bilinç oluşturulmasına katkı sağlamaktır. Kur’an, sünnet ve farklı ilmî disiplinler açısından vefa kavramını ele almak; özellikle vefa Peygamberinin (s.a.v) hayatından örneklere güçlü bir şekilde vurgu yapmak; vefa toplumunun temel dinamiklerini ortaya koymaktır. Vefa toplumunun inşa edilmesine yönelik tarihsel süreçte yaşanan güzel uygulamaları, tecrübeleri günümüz perspektifinden değerlendirmek ve vefa toplumunun yeniden inşasına zemin oluşturmaya çalışmaktır.” diye açıklanmıştır.

Mevlid Kandili akşamı sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) yeryüzünü şereflendirmelerinin yıldönümüdür. O, Yüce Allah’ın insanlığa gönderdiği son peygamber ve bütün insanlığın rehberidir. Peygamberimizin doğumu öncesi insanlık pek çok yönden korkunç bir buhrana sürüklenmişti. İstiklal marşı şairimiz Mehmet Akif Ersoy, Bir gece isimli şiirinde Hz. Muhammet’in doğduğu geceyi kaleme alır. Şair dönemin sosyal yapısını da anlatarak toplumun içinde bulunduğu duruma yer verir. İşte Mehmet Akif Ersoy’un Bir gece isimli şiirinden bir bölüm:

Bir kere de, ma’mure-i dünyâ, o zamanlar,

Buhranlar içindeydi, bugünden de beterdi.

Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta;

Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi!

Fevzâ bütün âfâkını sarmıştı zemînin

Salgındı, bugün Şark’ı yıkan, tefrika derdi.

Vefa, fert için çok önemli bir değer, toplum için huzur ve saadettir. Toplumsal bünye için en temel en ulvi hasletlerdendir. Zira bütün muameleler, akitler ve sosyal ilişkiler vefaya bağlıdır. Bir toplumda vefasızlık baş gösterirse güven duygusu sarsılır. Ferdî ve sosyal hayatta vefa olmazsa insanî ilişkiler zedelenir, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ruhu kaybolur, neticede toplumsal huzur bozulur. Hz. Muhammed’in gelişiyle insanoğlu başta inanç ve ahlaki yozlaşmalar konularında bireysel ve toplumsal düzeyde pek çok değişim ve gelişime şahit olmuştur. Günümüzde Peygamberimizin doğumunu anmaktan asıl maksat O’nu kendimize rehber edinmek, O’nu en güzel örnek kabul ederek O’nun gibi vefalı bir dost olabilmektir.

Dünyanın gelmiş geçmiş en vefalı insanının Hz. Muhammed (s.a.v. ) olduğunu söyleyebiliriz. Daha peygamberlikle görevlendirilmeden önce bir noktada buluşmak üzere anlaştıkları ( üstelik yaşça kendisinden çok küçük ) birisini kararlaştırılan noktada üç gün beklemiş, üçüncü gün sonunda gelen şahsa  “Ey genç delikanlı! Bana biraz sıkıntı verdin çünkü (sözümün gereği) üç günden beri burada bekliyorum.” Diyerek sitemde bulunmuştur.

O, kendisine bir hafta süt emziren dadısı Ümmü Eymen’i ömrü boyunca unutmamış, yıllarca kendisine bakan sütannesi Halime’ye devamlı hürmet etmiş, sütkardeşi Şeyma’yı Huneyn savaşından sonra esirler arasında görünce dayanamamış, onu kabilesine hediyelerle göndermiştir. Bu hadiseden sonra Şeyma’nın Müslüman olduğu nakledilir. Çocukluğunu yanında geçirdiği Ebu Talib’in hanımı Fatıma’yı, “ikinci annem” diyerek taltif ve hürmet etmiştir. Peygamberimiz (s.a.v.), ahde uygun hareket etmeyi imandan saymış, ahde aykırı davranmayı ise nifak alametleri arasında göstermiştir. Peygamberimiz “seyyidü’l-istiğfar” duasında “Allah’ım! Gücüm yettiği kadar ahdine ve vaadine sadakat gösteriyorum.” diyerek, ahde vefaya riayet etmenin önemini ve bu hususta samimi olmayı bizlere hatırlatmaktadır.

Unutulmamalıdır ki, verilen sözlerin tutulması, ahde vefa, antlaşmalara riayet, birey olarak kurtuluş vesilesi, toplum olarak da huzur ve barış unsurudur. Tutulmayan söz, yerine getirilmeyen vaat, şartlarına riayet edilmeyen anlaşma ise, toplumsal çöküşü hızlandırır, ahirette de bize büyük veballer yükler. Söz, Müslümanın onurudur. Söze sadakat, dünyada onur ve güven, ahirette ise Yüce Allah’ın iltifat ve rızasını kazanmaktır.

İnsanlık bir kere raydan çıktımı nereye sürükleneceği belli olmaz. Kendini yalan ve aldatmadan kurtaramayan; her an verdiği söz ve yeminlere aykırı hareket eden ve bir türlü yüklendiği sorumluluğun ağırlığını hissetmeyen kişilerden vefa beklemek çok gerçekçi olamaz. Yuva, vefa duygusu üzerine kurulmuş ise devam eder ve canlı kalır. Devlet, kendi vatandaşına karşı ancak bu duygu ile itibarını korur. Vefa düşüncesini yitirmiş bir toplumda, ne olgun fertlerden, ne emniyet vadeden yuvadan, ne de istikrarlı ve güvenilir bir ortamdan bahsetmek mümkün değildir. Böyle bir millette toplum birbirlerine karşı kuşkulu, yuva kendi içinde huzursuz, devlet vatandaşına karşı duyarsız ve her şey birbirine karşı yabancıdır.

Fahri SAĞLIK

Emekli Müftü

 

Not: Ma’mure: Ma’mûr olan yer, insan bulunan, bayındır yer; şehir, kasaba

ma’mûre-i dünyâ :  dünyâ ma’mûresi.

fevzâ  :  kargaşalık; anarşi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu