Psikolog Çisem Özkan

Psikolog Çisem Özkan

Küçük Prens Ve Arkadaşları

(Zeynep, 5 yaş, Tiyatro Daveti)

Küçük Prens romanını diğer romanlardan ayıran en önemli özellik yazarın kişiliğidir. Leon Wert’ e atfettiği önsözde belirttiği “büyüklerin içinde gizlenmiş çocukluk” kitabın hem yetişkinlere hem de çocuklara yönelik yazılmasıyla da diğer kitaplardan ayrılır.

Yazının Devamı

Salıerı Kompleksi Ve Amadeus

Canlı orkestra ve koro ekibiyle oldukça kalabalık oyuncu kadrosuyla öne çıkan oyun, yıl boyunca sanatseverlerle buluşmaya devam ediyor. Ve her oyunu kapalı gişe !

Sıradışı prodüksüyona sahip bu oyunu izlerken “kıskançlık” duygusunun ilkel doğasına şahit oluyorsunuz. Tanrı’nın bağşettiği bir yetenek olan “sanatsal yeteneğin” önüne geçemeyen “edinilmiş bilgi” Salieri perspektifinde usta oyunculuklarla işleniyor.

Beethoven, Schubert gibi isimlere hocalık yapan saray müzisyeni Salieri, müzik zekası ve yaşam biçiminin zıtlığıyla dikkat çeken Mozart’a yıkıcı bir kıskançlık besliyor. Salieri’nin kendisini Tanrı’ya adamasına rağmen bütün yeteneğin Mozart’a verilmesine duyduğu kin “Salieri Kompleksi” olarak adlandırılıyor. Hepimizin içinde/çevresinde yaşadığı bu duygunun psikopatolojik hale gelmesi oyunda Salieri’nin Mozart’ı nasıl zehirlediğini de anlamamızı sağlıyor. Ölümüne sebep olan zehirleme gerçek hayatta olmamış olsa bilse Salieri’nin adı yıllarca “Mozart’ı zehirledi” şeklinde anılıyor. En büyük talihsizliği Mozart ile aynı dönemde yaşamak olan Salieri’nin şu sözü tarihe damgasını vuruyor: “Tanrım madem bana Mozart’taki gibi bir yetenek vermedin onu anlamamı sağlayacak zekâyı da vermeseydin!

Yazının Devamı

Bozcaada Notlarım

Bozcaada Notlarım… Ege Denizi’nin kuzeyinde, Çanakkale Boğazı’nın girişinde yer alan Bozcaada’nın tarihi antik dönemlere kadar uzanıyor. Tenedos olarak da bilinen Bozcaada yıllarca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Ege Denizi’ne konumlanmış olsa da Akdeniz iklimine sahip, nem oranı oldukça düşük olan adayı ilkbahar ve sonbaharda ziyaret etmek ideal görünse de yaz mevsiminde de adada bulunmak oldukça cezbedici.

Bu yıl özellikle adalı olmak nasıl bir his olur bunun peşine düştüm. Adanın hiç bilmediğim lezzetlerini tattım. Girmediğim sokaklarına girdim. Her seferinde yeni bir ben’le temas kurdum. Rüzgarlı bir günde bakir bir koyunda denizin tuzunu hissettim. Gecenin karanlığında bir üzüm bağında çıplak ayaklarımla yürüdüm. Sabah güneş doğarken aynı bağda üç yaşındaki kızım Ayşegül ile birlikte tekrar yürüdüm. Hepsinde günlük hayatta olmak için çabaladığım yerdeydim: “olma halinde”! …Bozcaada Notlarım…

Bozcaada, her gidene farklı bir halini sunuyor. Turist hissedene turistik bir ada gibi davranıyor, yakından tanımak isteyeni kollarını açıp karşılama yapıyor. Rüzgarını, müziğini, atalık tohumlardan lezzetlerini sadece onu yaşamak isteyene sunuyor.

Yazının Devamı

Kardeş Geliyor

Kardeş Geliyor… Gebeliğin 4. Ayından itibaren çocuğunuza kardeşinin olacağını haber verebilirsiniz. Risklerin en yoğun olduğu ilk üç ayı geride bırakmış olmanız kardeş haberini vermede büyük önem taşır.

Doğum öncesi hazırlıklarınızda çocuğunuzun bebeklik dönemine ait eşyalarını ( beşik, bebek kıyafetleri vb.) ailenizin yeni üyesi için kullanmak isteyebilirsiniz. Çocuğunuzun bu konuda rızasını aldıktan sonra ona kardeşinin eşyalarını birlikte hazırlamayı teklif edebilirsiniz. Kabul etmediği ve rıza göstermediği durumlarda ısrarcı olmamanız gerekir. Böylelikle, izni olmadan bebeklik eşyasını kullanmayacağınızı belirtmeniz çocuğunuzun sakinleşmesini sağlayacaktır.

Çocuğunuzun hayatında köklü değişiklikler yapacaksanız (tuvalet alışkanlığı, oda değişikliği, okula başlangıç) bu değişikliği kardeşin doğumundan belli bir süre önce ya da sonra yapmanız gerekir. Böylece, çocuğunuzun “reddedilme, terkedilme, onay görmeme “ üzerine kurulu şemalarını kardeş doğumuyla eşleştirmemesini sağlar. ( “Kardeşim geldi beni okula bıraktılar. Beni istemiyorlar”)

Yazının Devamı

Okula Başlarken Dikkat Edilmesi Gerekenler

Okula Başlarken Dikkat Edilmesi Gerekenler… Her çocuk okula başlarken endişe yaşar. Evlerinde ve sosyal çevrelerinde tanınan, herkesin özel ilgi ve sevgi gösterdiği ortamdan yabancı hissettiği bir ortama girmek çocuk için kaygı vericidir. Bundan dolayı birey, kaygıyı tanımlayabilecek ve yönetebilecek yaşta olmadığından ailelerin okula uyum sürecine yaklaşımı çok önemlidir.

Çocukların yaşadığı kaygıların temelinde okul öncesi dönemde anne-babayla güvenli bağlanmanın gerçekleşememesi yatar. Bunun yanında anneden ayrı kalınan uzun saatler, evde izole yaşantıya sahip olma, kardeş ya da akran ilişkilerinin sınırlı olması, sosyal olmayan aile ortamı (eve gelen misafirlerin olmaması, sosyalleşemeyen anne-baba vb.) da okula uyum sürecini uzatan nedenler arasında gösterilebilir.

Çocuğunuzun okula başlarken yaşadığı uyum problemini çok büyütmemeniz gerekir. Dahası, stresle başa çıkma becerilerinin gelişeceği yıllara geldiğinizi hatırlamalı, onu cesaretlendirmelisiniz.

Yazının Devamı

Çocuk Gelişimine Tehdit: Ekranlar

İnsanlık tarihi boyunca görsel ve sesli uyaranlar hiçbir zaman bu kadar fazla olmamıştı. Son 100 yılda artan uyaranları düşündüğümüzde son yıllarda bu artışın çok ciddi boyutlara geldiğini görüyoruz. Yeni doğan bebekleri ve çocukları televizyon, tablet, telefon ve diğer sesli-görsel karmaşık uyaranlardan uzak tutmak erken dönem çocukluğu sağlıklı karşılamak için çok kıymetlidir. Peki neden ekranları sağlıklı çocuk gelişimine bir tehdit olarak görmeliyiz? Görsel ve işitsel uyaranlar (Ses, ışık, renk ) çocukların sinir sisteminin aşırı yorulmasına neden olur. Dijital uyaranların doğal uyaranlara (hayvan sesleri, doğa sesleri, çocuk sesleri…vb) kıyasla epilepsi gibi rahatsızlıkları tetiklediği bilinmektedir. Melatonin salınımına zarar vererek gece uykularının kalitesini düşürdüğü, kalitesiz gece uykusunun da ilerleyen yaşlarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite, gelişimsel problemlere neden olabileceği bilimsel olarak ispatlanmıştır. Derin uykunun bölünmemesi için bebeklerin ve çocukların ekran karşısında tutulmaması gerekir. Çocuklar sosyal ve duygusal açıdan taklit ederek öğrenme yoluyla gelişir. Empati yetisi de taklit ederek öğrenmeden beslenerek gelişir. Ekranlarda gördüğü karakterlerle empati kurmaya çabalayan çocuk çoğu zaman duygusal bir karmaşaya maruz kalır. Anksiyete, öfke, korku gibi duygu yoğunluklarını yaşaması sosyal açıdan uyumsuz hale getirebilir. Bebeklik döneminde hayal-gerçek ayrımı yapılamadığından dijital uyaranlar aracılığıyla çocukluk döneminde gelişecek bazı davranış vr ruhsal problemlerin de tohumu atılır. Okul öncesi dönemde oyun aracılığıyla sosyalleşmesi ve duygusal gelişmesi beklenen çocuklar, TV önünde geçirdiği zamanla gerçek ilişkilerden kopar, ahlaki gelişim evrelerini tamamlamada güçlük yaşayabilir. Duyusal ve fiziksel uyarılması gereken en önemli yaşlarında hareketsiz kalan çocuklar bedensel deneyimleri daha az yaşadığından obezite, postur bozuklukları yaşayabilirler. Dil konuşma becerilerini alıcı ve ifade edici dil becerileri şeklinde değerlendirdiğimizde ekranda çocukların alıcı ve ifade edici becerilerini sınırlayan bir uyaran yığını vardır. Bebeklerin ve çocukların ekrana maruz kalma süreleri arttıkça gülme, ağlama, konuşma gibi tepkilerinde azalma yaşanabilir. Bebeklik döneminde ekrana maruz kalan çocukların okul öncesi dönemde korkularının yaşıtlarına kıyasla daha fazla olduğu, gerçek dışı kişi ve yaratıkların varlığına inandıklarından uyku problemleri yaşadıkları gözlenmiştir. Ekrana maruz kalan çocuklarda sosyal içe dönüklük, ismi söylenildiğinde bakmama, göz kontağı kurmama, streotipik hareketler ( sallanma, kendi etrafında dönme) yaşıtlarına ve çevresindeki diğer insanlara yönelik ilgisizlik, duygusal ifade yoksunluğu görülebilir. Ekranlar bir çok çocukta dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, atipik otizm ve davranış problemlerine sebep en önemli faktörlerden biridir. Ruhsal, bedensel ve duyusal gelişimin ilk yıllarını çocuklar evde şekillendirdiği için evde anne-baba ve kardeşlerin teması arttırılarak ekranı ortadan kaldırmak çocuk yararına olacaktır.

Çocuklarımızı duyusal ve bedensel açıdan bol bol uyardığımız ev ortamları oluşturarak sağlıklı nesiller yetiştirmek mümkün.

Psikolog Çisem ÖZKAN

Daha fazla köşe yazısı için tıklayın…

Yazının Devamı

Dunnig-Kruger Sendromu

Cornell Üniversitesi’nden Justin Kruger ve David Dunnig’e 2000 yılında Nöbel Ödülü kazandıran sendromu aranızda duymayan var mı?

“Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır” diyen araştırmacılar şu şekilde sonuçlara ulaşmış:

Yazının Devamı

Kofana ve Şükran

Geçtiğimiz hafta Pazar günü oyumuzu kullandıktan sonra eşimle kofana avı için Bodrum’a doğru yola çıktık. Yol boyunca açık radyomuz seçim atmosferini yaşamamızı sağladı. Büyük okaliptüs ağaçları ve Ege’nin graben ovaları bu atmosfere eşlik ettiler. Güzel ve heyecanlı bir yolculuk sonrası otelimize vardık. Ertesi sabah erkenden kalkıp Güllük’ de sabah 06.00’da tekneyle açıldık.

Balık tutarken tuttuğum balıkların sayısı ve cinsinden daha çok yüzüme dokunan tuzlu su, doğan güneş, kahkaha atan martılar, oltasını atıp umutla bekleyen insanlar hep ilgi odağımda olmuştur. Sanırım bu yüzden balık tutmayı bir mindfulness egzersizi gibi görüyorum. Saatin nasıl geçtiğini anlamadığım bir bilinçli farkındalık egzersizi. Oltayı atıp beklemek birçok kişi için sıkıcı ve zor olabilir, bu sıkıcılığı ve zorluğu yaratan aslında insanların sonuç odaklı olması. Hemen balık gelsin, güzel bir balık gelsin, çok gelsin… Benim balık tutarken keyif almamın en büyük sebebi böyle bir hırsa sahip olmamam. Gözümün gördüğüne, kulağımın duyduğuna, tenimin hissettiğine odaklanmak şahane.

Ayrıca, güneşli bir Güllük sabahında balık çiftliklerinin etrafında balık tutuyor olmamızı garipsemem dışında her şey yolunda gidiyor ve beklenen av başlıyor : kofana !

Yazının Devamı

İlkbahar Depresyonu

İlkbahar Depresyonu

Mevsimlerin arasında en cömert mevsimdir ilkbahar. Doğa, renkten renge bürünürken kuşlar cıvıltılarıyla görsel şölene eşlik eder. Güneş, soğuk ve gri günleri geçmişte bıraktığımızı müjdeler pırıltısıyla. Ağaçların en aceleci olanları çiçeklerini açmıştır. Ara sıra yağmur eşlik eder bu cümbüşe; gökkuşağını armağan etmek için ilkbahara. Doğa, ilkbaharın gelmesiyle birlikte canlanırken, bazen bireyin iç dünyasında şaşırtıcı bir reaksiyon söz konusudur: Depresyon!

En büyük ikinci sağlık sorunu!

Yazının Devamı

Tiktok Bozukluğu

Literatür taramalarımda denk geldiğim Comprehensive Psychiatry’deki (Kapsamlı Psikiyatri) makalelerden bazıları TikTok kullanımının ruhsal sağlığa nasıl zarar verdiğini açıkça ortaya koyuyor.

Makale raporlarında çocuk ve ergenlerle yapılan çalışmalarda TikTok kullanımı ve hafıza kaybı arasında anlamlı düzeyde bir ilişki gözlenmiş. Depresyon, anksiyete gibi klinik bulguların da TikTok kullanım süresi arttıkça olduğu raporlarda ayrıca yer alıyor.

Terapi almak için kliniğime başvuran gençlerde özellikle siber zorbalığa maruziyeti gözlemliyorum. Yoğun video içerikleri, hızlı içerik tüketimiyle ön plana çıkan TikTok gençlerde yeme bozuklukları, intihar eğilimli düşünceler ve sinir sisteminde travma benzeri etkilere sebep olabiliyor.

Yazının Devamı

Toplum Ruh Sağlığı: Dikkat Eksikliği ve Web 2.0

Toplum Ruh Sağlığı: Dikkat Eksikliği ve Web 2.0

“Twitter size, tüm dünya kafayı sizinle ve küçük egonuzla bozmuş, sizi seviyor, sizden nefret ediyor, şu an sizden bahsediyor gibi hissettiriyor. Okyanus ise dünya sizi yumuşak, ıslak ve sıcak bir kayıtsızlıkla selamlıyormuş gibi hissettiriyor. Avazınız çıktığınız kadar bağırsanız da karşılık vereceği yok”

Johann Hari

Yazının Devamı