Tiyatro Kültürel Ağın Sessiz Kahramanı

Türkiye’de tiyatro denince çoğu insanın aklına büyük salonlar, kırmızı perdeler ve ışıklar gelir. Oysa tiyatro bundan çok...

Türkiye’de tiyatro denince çoğu insanın aklına büyük salonlar, kırmızı perdeler ve ışıklar gelir. Oysa tiyatro bundan çok daha fazlasıdır: bir kültürel paylaşım biçimi, bir toplumsal aynadır. İster büyük şehirdeki bir devlet tiyatrosunda, ister küçük bir kasabadaki amatör toplulukta sahnelensin, tiyatronun ortak bir amacı vardır: insanlara hikâyeler anlatmak ve onları düşündürmek.

Evet, sahne sayısı azalsa da, tiyatro yapanların ağı hâlâ güçlüdür. Büyük şehirlerde her sezon onlarca oyun sahnelenirken, küçük şehirlerde, üniversitelerde, belediye salonlarında veya bağımsız sahnelerde de tiyatro üretimi sürer. Kimi zaman klasik bir Shakespeare, kimi zaman yerel bir halk öyküsü ya da çağdaş bir yazarın yeni metniyle... Ama her birinde ortak bir duygu vardır: insana dair bir şey söyleme isteği.

Tiyatronun büyüsü, sadece sahnede değil, seyircinin zihninde başlar. Bazen bir köy okuluna giden gezici bir topluluk, çocuklara ilk defa tiyatro izletir; bazen de bir apartman dairesinin salonunda kurulan küçük bir sahne, insanlara yeni bir düşünme biçimi kazandırır. İzleyici, sahnede kendi yaşamından bir parça bulduğunda, sanatla bağ kurmaya başlar. İşte o an, tiyatronun kültürel etkisi sessiz ama derin bir biçimde işlemeye başlar.

Bu etkinin sınırları şehirlerle çizilmez. Diyelim ki Şanlıurfa’da, Artvin’de, Edirne’de ya da Kars’ta bir grup tiyatrocu bir oyunu sahneye koydu. O oyun, o bölgedeki insanlar için sadece bir gösteri değil; bir sosyal buluşma, bir düşünme ve paylaşma alanıdır. Oyun sonrası yapılan sohbetler, çocukların sahnedeki karakterleri taklit etmesi, öğretmenlerin derslerinde oyundan örnekler vermesi… Tiyatronun kültürel dokuyu besleyen damarları işte buralarda atar.

Elbette tiyatro her yerde aynı ölçüde ulaşılabilir değil. Ulaşım, zaman, ekonomik koşullar veya ilgi eksikliği, bazı bölgelerde tiyatroyu uzak bir deneyim hâline getirebiliyor. Ancak önemli olan, bu sanatın ısrarla yaşatılmaya devam etmesi. Devlet, belediye, özel ya da amatör fark etmeksizin; tiyatro yapan herkes, kültürel hayatın canlı kalması için görünmez bir ağ örüyor. Bu ağ, toplumun ortak belleğini diri tutuyor.

Bir başka önemli alan da çocuk ve gençlik tiyatroları. Bir çocuk, ilk kez bir oyun izlediğinde yalnızca eğlenmez; aynı zamanda duyarlılık, empati ve estetik duygusunu da öğrenir. Sahnedeki karakterlerle bağ kuran bir çocuk, aslında yaşamla bağ kurmayı da öğrenir. Bu yüzden tiyatro, geleceğin kültürel zeminini inşa eden sessiz bir öğretmen gibidir.

Sonuç olarak, tiyatro yalnızca sahnede sergilenen bir sanat değil, bir toplumun kendini anlama biçimidir. Onu yaşatanlar ; oyuncular, yönetmenler, ışıkçılar, kostümcüler, yazarlar, sahne arkasındaki görünmeyen emekçiler aslında kültürel ağın sessiz kahramanlarıdır. Her oyun, küçük bir dönüşüm yaratır; kimi zaman bir düşüncede, kimi zaman bir kalpte. Ve belki de tiyatronun gerçek büyüsü, tam da bu sessiz ama yaygın etkileşimde gizlidir.

Onur Ayan tiyatro
SON DAKİKA HABERLERİ

Onur Ayan Diğer Yazıları