GündemHüseyin YıldırımKöşe Yazıları

Depremler…

Depremler…

Bismillâhihirrahmanirrahim

 

“Allah, sizi yaratan, sonra size rızık veren, sonra sizi öldürecek ve daha sonra da diriltecek olandır. Allah’a koştuğunuz ortaklardan, bunlardan herhangi bir şeyi yapabilen var mı? O, onların ortak koştuklarından uzaktır, yücedir.”Rûm, 40

“Gaybın anahtarları yalnızca O’nun katındadır. Onları ancak O bilir. Karada ve denizde olanı da bilir. Hiçbir yaprak düşmez ki onu bilmesin. Yerin karanlıklarında da hiçbir tane, hiçbir yaş, hiçbir kuru şey yoktur ki apaçık bir kitapta (Allah’ın bilgisi dâhilinde, Levh-i Mahfuz’da) olmasın. En’âm, 59

Kâinatta bir yaprak bile O’nun  bilgisi ve izni dışında düşemezken, koskoca beldelerin rastgele ve şuursuz bir şekilde sarsıldığını kabul etmek; akıl, idrâk ve iz’an dışıdır. Kâinatta meydana gelen her şey, sayısız sır ve hikmete mebnîdir. Yani tabiat, diğer bütün mahlûkat gibi, kâinattaki ilâhî nizam ve dengeye göre vazifesini icrâ etmektedir.

Deprem, sel, fırtına ve yanardağ patlamaları gibi bâzı tabiat hâdiseleri, belli bir periyoda bağlı olmayan “âdetullâh” tecellîleridir. Cenâb-ı Hakk’ın bunları meydana getirişinde zâhirî sebeplerin dışında, üç tane de bâtınî sebep zikredilmiştir.

İLÂHÎ BİR ÎKAZ Oluşu,  Cenâb-ı Hak, bu âfet ve felâ­ketlerle insanoğluna ne kadar da derin bir acziyet ve hiçlik içerinde bulunduklarını ve bu cihandaki asıl vazifelerinin kulluk olduğunu hatırlatır. Ayrıca dünyanın fânîliğini, ölümü ve esas hayatın âhiret olduğunu bildirir. Bilhassa kıyâmeti, yani kâinat çapındaki o büyük infilâkı hatırlatarak biz kullarını îkaz buyurmaktadır.

Böylece insanoğlunun âhiret yurduna hazırlıkta gaflete düşmeyip uyanıklık hâlinde olması için bir nevî lûtufta bulunuyor. Elbette bu îkâz-ı ilâhîler fay hatlarından ibâret değil… Sel, fırtına, tedâvîsi mümkün olmayan bulaşıcı hastalıklar vs. hep bu kabildendir.

 İLÂHÎ BİR CEZÂ Oluşu,  felâketler, Hz. Allâh’a isyan kulları için  bir kahır tecellîsidir. Toplumdaki fertlerin ekseriyeti nefsânî azgınlıklara meyletmişse, şer çoğalmış, vicdanlar günahlarla kirlenmiş, bu hâl, aslında rahmet olan yağmurların sel felâketine dönmesine veya tamamen kesilip kuraklığın vukū bulmasına, bâzen de depremlerin zâhirî sebebi olarak gösterilen fay hatlarının kırılmasına sebep olur. Bu tip acı hâdiseler, insanların isyanları ve günahları sebebiyle meydana gelir. Yani vicdanların kirlenmesiyle ruhlarda yaşanan mânevî depremin ardından, yeryüzünün felâketleri çoğalır denilmiştir.

Dünyada  insanların müsbet veya menfî durumuna göre bu fay hatları denizlerin veya okyanusların ortasında da kırılabilir, bazen de insanların yaşadığı mekanlarda olmaktadır . Kuran-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur.

“İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden karada ve denizde fesat çıktı (düzen bozuldu), ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de (tuttukları kötü yoldan) dönerler.” Rûm, 41

SÂLİH KULLARA BİR MAĞFİRET VE ECİR VESÎLESİ Oluşu,  hakîkaten, birtakım âfetlerde, kurunun yanında yanan yaş ağaçlar misâli, mâsum çocuklar ve sâlih kimseler de vefât ederek hükmen şehîd olmaktadır. Bu iptilâları Cenâb-ı Hak bâzı kullarının günahlarına keffâret kılmakta, bâzılarının ise mânevî derecelerini yükseltmeye vesîle etmektedir. Bu konuda bâzı hadîs-i şerîflerde şöyle buyrulur.

“Bir kul kendisi için (Cennet’te) hazırlanmış olan makama ameliyle erişemeyecekse, Allah onun bedenine veya malına veya çoluk-çocuğuna bir belâ verir. Sonra (Allah) o kulu bu musîbete sabretmeye muvaffak kılar. Nihâyet (Allah) o kulu kendi katında hazırlamış olduğu makama eriştirir.” (Ebû Dâvûd, Cenâiz, 1/3090; Hanbel, Müsned , V, 272)

Rabbimiz bizleri,  inananları ve insanlık âlemini afet ve musibetlerden muhâfaza eylesin. …

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu