Devrimci Muzaffer Mutluer'e Veda
Bir Devrimci Yüreğin Ardından: Nizamettin Mutluer’e Veda
Bazı insanlar vardır; yaşarken sesleri duyulmaz ama öldüklerinde şehir susar…
O sessizlik, yüreklere dokunan bir hatıranın, bir mücadelenin yankısıdır.
Nizamettin Mutluer işte o sessiz kahramanlardan biriydi.
O, kürsüde öğretmendi ama hayatın ortasında devrimciydi.
Sınıfta kalemle, sokakta yürekle konuşurdu.
1982 Anayasası’na “Hayır” demek için direksiyon başına geçen kaç kişi tanırsınız?
Tek başına, tek başına…
Otobüsle değil, konvoyla değil.
Bir otomobil.
Bir yürek.
Ve içinde koskoca bir inanç…
Çünkü o yıllarda “Hayır” demek cesaretti.
Ve Nizamettin Hoca, Balıkesir’de cesaretin diğer adıdır.
Sistem onu gözaltına aldı, susturmak istedi.
Ama o hiçbir zaman susmadı.
Çünkü onun sesi yalnız kelimelerde değil; öğrencisinin gözünde, halkın vicdanında, dostlarının yüreğindeydi.
Ve o büyük acı…
Evladını 51 yıl boyunca, dört duvar arasında büyütmek.
Evladına dokunamadan, uçurtma uçuramadan yaşamak.
O acıyı kimselere yük etmeden, yıllarca taşımak…
Bu ancak yüce bir kalbin, taş gibi sağlam bir vicdanın işidir.
Sevim Mutluer de bu sessiz destanın kahramanlarından biriydi.
Onlar birlikte bir yükü taşıdılar, birlikte bir şehir oldular.
Şimdi ikisi de yok. Ama bu şehirde bıraktıkları iz, öyle derin ki…
Taşın suskunluğunda, ağacın gölgesinde, eski bir okul sırasının çatlağında bile onlara dair bir şey var artık.
Oğulları Mustafa Kemal ve Barış…
Birinin adı cumhuriyet, diğerinin adı umut gibi.
O aile sadece bir acı değil, bir değer bıraktı bu kente.
Zağnos Paşa’da saf tutanlar o gün bir cenazeye değil, bir onura tanıklık etti.
Bu yazıya duygular sığmaz. Bu vedaya kelimeler yetmez.
Ama bir cümle var ki; belki her şeyin özetidir:
Nizamettin Mutluer, bu kentin alnıdır. O alın, hep açık kalacak.
Ruhun şad olsun hocam.
Sen sustun ama bu şehir seni hep anlatacak.