Bir Kadın, Bir Ameliyat, Bir Skandal: Balıkesir Şehir Hastanesi'nde Ne Oluyor?

Bir Kadın, Bir Ameliyat, Bir Skandal: Balıkesir Şehir Hastanesi'nde Ne Oluyor?

Adında bir ulu önderin, Atatürk’ün adı var. Devasa binasıyla modern sağlık hizmeti sunması beklenen bir kurum. Ancak yaşananlar ne sağlıkla, ne insan onuruyla, ne de çağdaş kamu hizmeti anlayışıyla bağdaşmıyor.

9 Haziran’da Balıkesir’de yaşayan bir kadın, Zehra Z., Kadın Doğum Servisi’nde yaşadıklarını kamuoyuyla paylaştı. Okudukça kanın donuyor, vicdan susmuyor, sorular arka arkaya diziliyor.

“Anlamıyor musun?”

Bu cümleyi bir sağlık personelinden, yatış için yardım isteyen bir hastaya duyduğumuzu hayal edin. O kadının yerinde annemiz, kız kardeşimiz ya da eşimiz olsaydı? Bir hastaya yüksek sesle bağıran bir hemşirenin sadece meslek etiğini değil, insanlığını da sorgulamak gerekir.

Tuvaletten gelen koku, lavabodan akan pis su, kapanmayan camlar…

Koskoca şehir hastanesinin 5337 numaralı odasında anlatılan tablo, 21. yüzyılda değil, bir sağlık skandalını andırıyor. Hastaya değil, adeta cezaya dönüşen bir servis ortamı.

Ve daha da acı olan…

Sondalı bir hasta, temizlik görevlisinin azarına maruz kalıyor. “Kalk boşalt!” deniliyor. Dahası, hemşire yerine temizlik görevlisi tarafından yapılan tıbbi müdahale iddiası var. Bu, yalnızca sağlık sistemine değil, insan onuruna da açık bir tehdittir.

Yemek mi dediniz?

“Havyana versen yemez” denilen bir tabaktan bahsediliyor. İnsanları iyileştirmek için konulan yemeklerin çöpe gitmesi, hem kamu israfı hem de hasta psikolojisini bozan bir başka yön.

Yalnız bir yaşlı kadının “Git komşunu bul” diye azarlanması…
Refakatçisi olmayanların, parayla bakıcıya yönlendirilmesi…
Yeni ameliyat olmuş bir kadının başka bir binaya yürütülmesi…

Bu manzara, yalnızca bireysel mağduriyet değildir. Bu, yapısal bir çöküştür.

Buradan soruyorum:

Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü bu şikâyetleri duyuyor mu?
Hastane yönetimi iç denetimlerini ne zaman başlatacak?
Sağlık Bakanlığı’nın 7 gün 24 saat işleyen şikâyet hatları ne için var?

Sayın Zehra Z.’nin yaşadıkları, binlerce hastanın ortak hikâyesi olabilir. Bu yüzden mesele sadece bir hasta değil; hepimizin potansiyel hasta olduğu gerçeğidir.

Devletin sağlık eli, şefkatle uzanmalı.

Yüksek sesle bağıran değil, halden anlayan sağlık personeli olmalı.
Sistem, vatandaşına zulüm değil, şifa dağıtmalı.

Bu köşe yazısı bir çağrıdır:

İnsan onuruna yakışır sağlık hizmeti için, yetkililerden net ve şeffaf bir açıklama bekliyoruz.

Unutmayın, sessizlik suç ortaklığıdır.