Ege’nin güneşi bir başka parlar Zeytindağ’da…

Macit Ermiş

Macit Ermiş

Tüm Yazıları

Ege’nin Tuzlu Hediyesi: Zeytindağ’da Bir Otun Hikâyesi

Dağdan denize uzanan o temiz rüzgâr, yalnızca doğayı değil, sofraları da besler. Toprağa eğilen ellerin gözü bu günlerde hep aynı yeşilliğin peşinde: Deniz börülcesi.

Ama sakın yalnızca bir "ot" sanmayın.

Zeytindağ’ın kıyılarında kendiliğinden biten, tuzlu suyu seven, çamurun içinden zarafetle yükselen bu bitki; bir kültürün, bir alışkanlığın, hatta bir belleğin taşıyıcısıdır.

Patlıcanlar közlenirken, biberler çıtır çıtır kızarırken; limonla, sarımsakla buluşan deniz börülcesi sofranın tam ortasında durur. Ne ana yemektir, ne ara sıcak… O, bu coğrafyanın kendine özgü bir sesi gibidir. Tuzu denizden, kokusu topraktan, öyküsü ise yüzyıllardır aynı: Doğallık.

Bugün modern restoranlarda deniz börülcesini tabakların en süslü köşesinde görebilirsiniz. Şefler ona “denizin dokunuşu” diyor. Ama Zeytindağlı bir ninenin limonla yoğurduğu hali gibisi var mı?

Fakat bu değer artık tehdit altında...

Her geçen yıl yapılaşma artıyor, doğa geri çekiliyor. Kıyıların daraldığı, tuzlu su kaynaklarının azaldığı bu çağda, deniz börülcesi gibi doğal mirasların korunması, yalnızca bir çevre sorunu değil, bir kültürel sorumluluk.

Zeytindağ’da bir tencere deniz börülcesi haşlanırken sadece yemek hazırlanmıyor. Aynı zamanda bir geçmiş, bir yaşam biçimi, bir Ege hikâyesi yaşatılıyor.

Bu yüzden belki de bu yazıda anlatılan, tek bir bitkinin değil…

Bir bölgenin doğayla kurduğu dostane bağın, sadeliğin ve lezzetin hikâyesidir.

macit ermiş deniz börülcesi